1969 yılında, Çorum Özel İdaresi’ne bağlı Alpagut Linyit İşletmesi’nde, iki ayı aşkın bir süre ücretlerini alamayan maden işçilerinin, madeni işgal etmesi ve işgal altında üretimin 34 gün boyunca işçilerin denetiminde sürdürülmesi eyleminin Türkiye işçi hareketi tarihinde özel bir yeri vardır. Bazı araştırmacılar, bu işgal ve işçi kontrolü eylemini Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin dönüm noktalarından biri olarak değerlendirmektedir (Çeçen, 1973:141; Yaraşır, 2002: 547). Türkiye emek hareketi tarihinde önemli bir yeri olan bu eyleme ilişkin çalışmalarda ne yazık ki çok sayıda maddi hata ya da hatalı değerlendirme vardır. Bu çalışmada eyleme ilişkin emek yazınında sıkça tekrar eden kimi maddi hatalar ve bazı hatalı yorumlar ele alınacaktır.
Maddi Hatalar
Alpagut hakkında yapılan çalışmalarda çok sayıda maddi hatanın bulunduğunu söylemek mümkün. Ne yazık ki yakın zamanlı çalışmalarda bile bu tür maddi hataların süre gittiğini gözlemlemekteyiz. Öyle ki Türkiye tarihinde özel bir yeri olan bu deneyime katılan işçi sayısına ilişkin olarak dahi birbiriyle önemli ölçüde farklılaşan sayılar dile getirilmektedir. Örnek olması açısından Fişek (1970) eyleme katılan işçi sayısını 746 olarak ifade ederken, Narin’e (2010) göre katılımcı sayısı 900’ü aşmaktadır. Pek çok çalışma (Köz, 2002), olayın vuku bulduğu Alpagut’un Dodurga ilçesine bağlı bir köy olduğunu belirtmektedir. Oysa Alpagut, 1969 yılında Osmancık ilçesine bağlı bir köydür; Dodurga ise, bölgede madenciliğin gelişmesinin sonucu olarak, Alpagut olayının üzerinden 20 yılı aşkın süre geçtikten sonra 1990 yılında ilçe olmuştur.
Alpagut olayına ilişkin yaygın bir hata eylemin 35 gün sürdüğü ve jandarma müdahalesinin 17 Temmuz günü gerçekleştiği şeklindedir. Oysa eylem 34 gün sürmüştür. 13 Haziran 1969’da işçilerin madene el koymasıyla başlayan işgal 16 Temmuz 1969’da jandarma müdahalesi ile son bulmuştur. Jandarma müdahalesinin gününe ilişkin maddi hatanın sebebi haberin yerel gazetelerde 2 gün sonra 18 Temmuz Cuma günü yer almış olmasıdır. Eylemin örgütleyicileri de işgalin 34 gün sürdüğünü pek çok kez tekrar etmelerine rağmen, bu hata süre gitmektedir.
Bu maddi hataların yanı sıra eylemi gerçekleştiren işçilerin sınıfsal konumuna ve eylemin önderlerine ve işgal sürecinde sendikanın rolüne ilişkin de kimi hatalı değerlendirmeler söz konusudur.
Eylemi Kim Yaptı? Köylüler mi? Yarı köylüler mi? İşçiler mi?
Alpagut deneyimini inceleyen çalışmalarda işgali gerçekleştiren madencilerin “işçi” niteliği sıklıkla tartışma konusu yapılmıştır. Örneğin, Köz Dergisi (2002), Alpagut Olayını “Çorumlu köylülerin (işçilerin değil) tarihle imtihanı” olarak nitelendirirken, Yaraşır’a göre (2002: 638) işçiler “yarı-köylü” bir nitelik taşımaktadırlar. Madencilerin sınıfsal konumuna ilişkin bu değerlendirmelerin esas olarak bölgedeki işçileşme sürecinin yeterince incelenmemiş olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Proleterleşme; mülksüzleşme, yoksullaşma, üretim ve geçim araçlarının sermayeleşmesi ve özel mülkiyet temelinde yoğunlaşması şeklinde eşitsiz ve bütünleşik bir süreçtir (Özuğurlu, 2008: 64-68). Alpagut özelinde 1940’ların başında Osmancık ilçesine bağlı Alpagut, Tutuş ve Çiftlik köyleri sınırları içinde kalan arazilerin istimlâk edilmesiyle bölgede kömür madenciliğinin başlaması/gelişmesi eskiden beri tarımsal faaliyetlerle geçimlerini idame ettiren insanların yaşamında köklü değişiklikler yaratmıştır. Tarlalarına linyit yatakları nedeniyle el konulması nedeniyle köylüler topraktan kopmuştur. Bölgede eskiden beri yaygın olan orman ürünleri kaçakçılığı gibi alternatif geçim olanaklarının sınırlandırılması ile birlikte madencilik çok kısa bir süre zarfında, mülksüzleştirilerek tarımdan koparılan eski köylü hanelerinin ana geçim kaynağı haline gelmiştir. Bölgede, işçileşme sürecinin oldukça kısa bir süre içerisinde ve hızlı bir tempoda gerçekleştiği görülmektedir. İşçi istihdamında her haneden yetişkin bir erkeğin işe alınmasına öncelik verildiğinden, 1970’lere gelinirken 707 haneden oluşan üç köydeki (Alpagut, Tutuş, Çiftlik) yetişkin erkeklerin neredeyse tamamının madende çalıştığı görülmektedir. Bu nedenle Alpagut Linyit İşletmesi işçilerinin toplumsal köken itibariyle köylü oldukları açık olmakla birlikte, onları “işçi-köylü” ya da “çiftçi-işçi” olarak nitelendirilen köylü gruplarından ayırt etmek gerekir. İşçi-köylü ya da çiftçi-işçi kavramları, emek yazınında esas olarak geçimini madencilikten kazanmayan, madenlerde birkaç ay çalıştıktan sonra köyüne dönen, madende çalışmasındaki temel gayesi köydeki borcunu ödemek olan köylüler için kullanılan kavramlardır. Madenlerde çalışan bu köylüler, esas itibariyle ne tarımsal üretimden kopmuşlardır ne de mülksüzleşmişlerdir. Madende çalışma hane gelirini çeşitlendirmek amacıyla başvurulan bir araçtır. Oysa Alpagut Linyit İşletmesi’nde çalışan işçilerin önemli bir bölümünü ikinci kuşak maden işçileri oluşturmaktadır. Köylerde barınmakla birlikte mülksüzleşerek tarımsal üretimden kopmuş, nakit bağı kıskacındaki işçi hanelerinin hane tüketimine özgülenmiş sınırlı, çoğunlukla yetersiz miktardaki sebze üretimi dışında tarımla bağı son derece zayıftır. İşçi haneleri içerisinde maden işçiliğine ek olarak tarımsal faaliyetlerle uğraşan işçiler olsa bile, bu tür faaliyetler hanenin geçiminde merkezi bir rol oynamamaktadır ve işçi haneleri açısından ücretlilik ilişkisi başattır (Dertli, 2014). Kendilerini madende ek gelir için çalışan çiftçiler sayan çiftçi-işçilerinden farklı olarak, Alpagut Linyit İşletmesi’ndeki çalışanların işçi niteliği ön plandadır. Bu durum sınıfsal reflekslerine yansımıştır: İşçiler yürüyüş ve grevlerden pasif direnişe kadar geniş bir eylem repertuarına sahiptirler (Dertli, 2014).
Mehmet Kocatüfek: Eylemin Önderi mi? İşveren Yanlısı Sendikacı mı?
Alpagut Olayı ile ilgili hatalı bilgi ve değerlendirmeler açısından Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (TSA)’nin Alpagut Olayı maddesi üzerinde özel olarak durmak gerekmektedir. Madende işçi yönetiminin kurulmasında sendikanın tutumu ve sendikacıların rolü hakkındaki hatalı tespitler geniş ölçüde bu maddenin hatalı bilgi ve yanlış değerlendirmelerinden kaynaklanmaktadır. TSA’nın ilgili maddesinde Alpagut olayının işçi önderlerinden Mehmet Kocatüfek hakkındaki şu ifade yer almaktadır: “İşçiler aynı zamanda işletmenin bölge müdürlüğünü de yapan sendika şube başkanı Mehmet Kocatüfek’in işveren yanlısı bir tutum içinde olduğunu da öne sürüyorlardı.” Oysaki Mehmet Kocatüfek, olayların örgütlenmesinde ve işçi yönetiminin 34 gün süreyle yürütülmesinde kritik görevler üstlenen bir işçi önderidir ve muhtemelen madene el koyma önerisinin de sahibidir. Dönemin etkili sosyalist yayınlarından İşçi-Köylü gazetesinin işgalin ardından madende görüştüğü ve “çalışkan ve zeki bir sendikacı” olarak nitelendirdiği Mehmet Kocatüfek’in işletme yönetiminde herhangi bir görevi yoktur, madende işçi olarak çalışmaktadır. İşçiler, 13 Haziran 1969’da fiili durum yaratıp madenin yönetimine el koyduktan sonra, tüm çalışanların katıldığı bir İşçi Genel Kurulu oluşturmuşlardır. Bu kurul, üretimi gerçekleştirecek ve işletme yönetimiyle uğraşacak bir İşçi Konseyi (İşçi Kurulu) seçmiştir. Kocatüfek bu işçi konseyinin başkanıdır. İşçiler maden yönetiminde köklü değişiklikler yapmış olmasına rağmen, dönemin gazetelerinde fiili duruma ilişkin haberlerde Konsey, Genel Kurul gibi kavramlar yerine eski yönetim döneminin kavramları (işletme müdürü gibi) kullanılmaya devam etmiştir. Örneğin Ant Dergisi’nde işgale ilişkin haber “Çorum Özel İdaresi’ne ait Alpagut Linyit İşletmesi’nin bölge müdürlüğünü Birleşik Maden İşçileri Sendikası Alpagut Şube Başkanı Mehmet Kocatüfek yapmakta, muhasebe ve satış işleri ise eskisi gibi kadrolu memurlar tarafından yürütülmektedir.” şeklinde yer almaktadır. Mehmet Kocatüfek’in “işletme bölge müdürlüğü” bundan ibarettir. Öte yandan, işçilerin Kocatüfek’i “işveren yanlısı tutum izlemekle suçla”ması da olası değildir. Kocatüfek, işçilerin madenin yönetimi ele geçirmesinden sonra tüm işçilerin üyesi olduğu İşçi Genel Kurulu tarafından oluşturulan İşçi Konseyi’nin başkanlığına işçilerce seçilmiştir. İşçilerin hem Kocatüfek’i işbirlikçilikle suçlayıp hem de onu herhangi bir itiraz olmadan İşçi Konseyi’ne başkan olarak seçmeleri olası gözükmemektedir. Yazar muhtemelen Onur Uyar ile Mehmet Kocatüfek’i karıştırmaktadır.
Sonuç Yerine
Türkiye emek tarihinin en özgün eylemlerinden bir olan Alpagut maden işgali ve özyönetim deneyimine ilişkin çalışmalarda ciddi maddi hatalar mevcuttur. Bu maddi hataların bir kısmı, eylemin süresi, eyleme katılan işçi sayısı gibi konulara ilişkin basit ve görece önemsiz hatalardır. Ancak bazıları, eylemci işçilerin sınıfsal konumu, eylemin önderleri ve eylemin örgütlenmesine ilişkin çok ciddi hatalardır ve eylemin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesini engelleyen niteliktedir.
Kaynaklar
Çeçen, Anıl (1973) Türkiye’de Sendikacılık, Ankara: Özgür İnsan.
Dertli, Nail (2014) “İşçiler Yönetimde: 1969 Alpagut Linyit İşletmesi İşgali” , Emeğin Kitabı, (Ed. Melda Yaman, Güllistan Yarkın, Ş. Gürçağ Tuna, Fuat Ercan), İstanbul: SAV.
Yaraşır, V. (2002) Sokakta Politika, İstanbul: Gendaş.
Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi (1996) Alpagut Linyit İşletmesi’nde Yönetime El Koyma Eylemi, Cilt 1, 35.
Fişek, K. (1970) “Alpagut Linyit İşletmesi İşgalinin Birinci Yıldönümünde”, Emek, 17-35.
Narin, Ö. (2011) “Uzay Çağında Sosyal Adalet Savaşı” 1969 Alpagut Olayı”, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=41653, indirilme tarihi: 23.04.2012.
Köz Dergisi (2002) “13 Haziran 1969; Unutulan Gün veya İşçi Sınıfının Yönetimden Gelen Gücü: Alpagut”, Köz, 23:10-11.
Özuğurlu, M. (2008) Anadolu’da Küresel Fabrikanın Doğuşu, İstanbul: Kalkedon.