Türkiye’nin sendikal yaşamında önemli bir yeri olan, birçok ilkler imzasını atan ve ölümünün üzerinden 20 yıl geçmesine karşın hala saygı ve sevgiyle anılan Abdullah Baştürk’ü bu yıl da hep birlikte andık.
10 yıldır Anma Etkinlikleri, edebiyat ödülleri ile başka bir anlam kazanıyor. Türkiye’de köy edebiyatı alanında büyük bir birikim olmasına karşın, işçi edebiyatı alanında pek az eser bulunmaktadır. Ama 10 yıldır verilen Abdullah Baştürk Edebiyat Ödülleri, hem bu eksiğe dikkat çekti; hem de yarışmaya katılan ve övgüye değer bulunan yapıtlar aracılığıyla bir birikim yarattı. Ödülü koyan Abdullah Baştürk ailesini ve Genel İş Sendikasını; seçici kurul üyelerini ve emekleriyle yarışan sanatçıları kutluyoruz.
Ödül yazmanı Tuncer Uçarol, şu basın bildirisiyle sonuçları açıkladı:
Genel-İş ve DİSK eski Genel Başkanı Abdullah Baştürk (29 Mayıs 1929 – 21 Aralık 1991) anısına, Baştürk ailesi ve DİSK/Genel-İş Sendikasıyla birlikte bu yıl onuncusu düzenlenen yarışma sonuçları belli oldu.
Yarışmaya katılan roman, öykü, şiir, anı, yaşam öyküsü, günce, röportaj, oyun, deneme kitapları arasında (Yönetmelik gereği ödül sıralaması, tür sınırlaması yoktur), Remzi İnanç, Özgen Seçkin, Vecihi Timuroğlu, Tuncer Uçarol, Şiir Erkök Yılmaz’dan oluşan seçici kurulca yapılan değerlendirmelerde, oy çokluğu ile,
– Adil Kurt’un “Emeğin Çukurovası”,
– Dürsaliye Şahan’ın “Hikâye Hırsızı”,
– Hüseyin Akyüz’ün “Yağmurda Kuş Sesleri” adlı öykü kitapları ödüle değer görülmüştür.
Anma ve ödül töreni Ankara’da; – 24 Aralık 2012 Pazartesi günü saat 18.30 – 20.00’de Cumhuriyet Kültür Merkezinde, – 25 Aralık 2012 Salı günü saat 16.00 – 21.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde yapılacaktır.
Ödül verme gerekçeleri:
– “Emeğin Çukurovası”: Hızla kentleşen ülkemiz içinde artık pek tanımadığımız ırgatlar, çeltik yükleyicileri, briket işçileri, kum ocağı çalışanları, taşçılar, ayrıca kentlerdeki lağım ve inşaat işçileri, hurda toplayıcıları… Karın tokluğuna, hatta ölümüne çalışan onların öyküleri… Çukurovalı yoksul kesimin Toroslardan günümüze ağan kırsal söz varlıklarıyla çeşitli yönlerden başarıyla anlatılıyor… İşçilerin, yoksulların da bir solukta okuyacağı, doğrudan yüreğe işleyen öyküler…
– “Hikâye Hırsızı”: Erkekler, töreler, cemaat tarafından ezilen, köylerimizde köle gibi yaşayan ‘ev ve aile işletmesi emekçileri’nin en önemlisi olan kadınlarımız… Sigortası, ücreti, güvencesi, özgürlüğü olmayan, kişiliklerini, özgürlüklerini elde etmeye çalışan / çalışmayan kadınlar kitapta yedi öyküde süssüz bir dille anlatılmış: Hizmetçi kadının sigortalı olma çabası… Londra’ya kaçak işçi olarak giden ailelerde kadının, kız çocuklarının durumu, sığınmacı olma çabaları… 2068 yılının makineleşmiş ve “Dünya Büyük Patronlar Hükümet Meclisi” yönetimindeki iş yerlerinde, robotlarda bile işini yitirme korkusu, aşırı çalışmayı özendiren göz boyayıcı ödül düzenekleri, insanca yaşama duyguları ve başkaldırılar… ‘Bunları ben de yazarım’ gibi görünen, son derece anlaşılır, inandırıcı, yeri geldiğinde alaysamalı öyküler…
– “Yağmurda Kuş Sesleri”: Kentlerdeki dar gelirli işçi aileleri anlatılıyor… Babaları ölmüş eş ve çocukların, iç ezen, felaketlere açılan anı-öyküleri: Çalışan dul kadınların özverili dünyaları… Gurbete giden babasını her gün bekleyen küçük çocuk… Emekçi baba ölünce dağılan aile, kötü yollara düşen kızlar… Üvey babalar… İçkici ve işsiz babaların çocuklarının eve para yetiştirmeye zorunlu yaşamları… Ayrıca, sıkıntılı işyerlerini ferahlatan ehlikeyf bir insan… Hüzünlü, etkili, zaman zaman şiirsi anlatımlarla örülü bu öykülerde, kentlerde hayata tutunmaya çalışanların dünyaları haber veriliyor okuyuculara…
Gelecekte emek tarihimize de kaynaklık edecek kitaplar.
Abdullah Baştürk Anma Etkinliklerinin bir parçası olan Edebiyat Ödülleri’nin verildiği Ödül töreni 21 Aralık 2012 tarihinde Çağdaş Sanatlar Merkezinde yapıldı. Geniş bir katılımın olduğu törende, salonu çoğunlukla işçiler dolduruyordu. Bu hem Abdullah Baştürk’ü anma açısından, hem de işçi edebiyatına verilen destek açısından çok önemliydi.
Bir panelin ardından yapılan törende sunucu Hasan Uysal ve konuşmacılar DİSK ve Genel İş Sendikası Genel Başkanı Erol Ekici ve Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’tı.
Hasan Uysal, Ayvalık Bergama arasındaki fıstık çamlarından söz ederken, bizi kentlerin kargaşasından çıkarıp doğaya götürdü. Eskiden fazla para etmeyen fıstıkların, artık Avrupa’ya ihraç edildiğini ve köylünün bu fıstık çamlarından büyük paralar kazandığını anlattı. Yolu olmayan ancak at sırtında ulaşılan 14 köye artık yollar yapıldığını, eli para tutan köylülerin otomobiller aldığını ve yaşam standardının yükseldiğini anlattı. Ama bu yeni yaşam düzeninde artık atlara gerek kalmamıştı. Köylü onlara kıyamamış ve doğaya salmıştı. Orta Anadolu’da yılkı atı denilen ve ölüme terk edilen bu atlar, Ege’de bol besin ve güzel doğanın yardımıyla özgür ve yabani bir yaşam tutturmuşlar, sürüler halinde yaşamaya başlamışlardı. O kadar güzelleşmişlerdi ki, yeleleri rüzgarda dalgalanıyor, duruşlarıyla sanki masal kitaplarındaki tanrıçaları andırıyorlardı. İşte özgürlük böyle bir şeydi. İnsanı güzelleştiriyordu. Örgütlü yaşam onları tehlikelere karşı koruyor ve özgürleştiriyordu. İşte örgütlenme böyle bir şeydi.
Hasan Uysal’ın mikrofona davet ettiği Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, yılkı atı metaforunu geliştirerek, konuşmalara ayrı bir boyut ve renk kattı. Tanık, doğu Anadolu’da, kış gelince yaşlı atlarına bakma gücü olmayan köylünün onları doğaya bıraktığını; eğer kışı atlatabilir, kurtlardan kendini kurtarabilir de, köye dönebilirse, ölene kadar ona bakma görevini üstlendiğini anlattı. Yılkı atı denilen bu ölüme terk edilen atların tekmelerinden başka bir silahları yoktu. Çetin doğa koşullarında, bir arada yaşama tutunmaya çalışırlar, kurtlar çevrelerini sardığında da kafa kafaya verip arka bacaklarıyla tekmeler savurmaya başlarlarmış. Kurtların boğazlarına sarılmasını önlemek için, canlarını kurtarmak için ve yaşama tutunabilmek için, tekmelerinden ve birlikteliklerinden başka güvenecekleri bir şey yokmuş. Tüm canlılar için kafa kafaya vermek, örgütlenmek kurtuluş demek… Tanık bize bunu “yılkı atı” metaforunda bir kez daha anlatmış oldu.
Abdullah Baştürk gibi ömrünü örgütlenmeye ve işçi dayanışmasına adamış bir işçi sınıfı önderini anma etkinliğinde bu konuşmalar, salonu dolduran Genel İş Sendikalı işçiler tarafından heyecanla alkışlandı. Fonda Abdullah Baştürk fotoğrafları, önde işçi öyküleri anlatarak onu yaşatanlar… 10.Yılında bu edebiyat etkinliği, Baştürk’ü anmanın ve anımsamanın ne güzel bir aracı oldu. Emeği geçenlere teşekkür ediyor, başarılı bulunan yazarları da kutluyoruz.
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)