Ekonomik Kriz Ortamında Kişisel Gelişim ve Mutluluk Kitapları

 

Ekonomik krizle birlikte bireylerin ruh sağlığına etki eden antidepresan türü ilaçların kullanımı artmaktadır. Plasebo etkisi verdiği de iddia edilen bu tür ilaçlar insanların duygu durumlarına etki ederek ekonomik krizin getirdiği olumsuz koşulların etkisinden insanları korumaya çalışmaktadır. İşsizlik, güvencesizlik, sağlıksız iş ortamları, uzun çalışma saatleri ve bunlara bağlı olarak artan memnuniyetsizlik, stres, depresyon[1] gibi sonuçları hafifletmeye; bireyin esenlik halini “iyi” kılmaya, onları “mutlu” etmeye çalışan bu tür ilaçların satışının arttığı, dağınık da olsa, verilerle görülmektedir.[2]

Antidepresan etkisi gösteren, kaygıyı azaltan ve bireyin esenlik halini düzenleyerek bireyin “iyi” olma haline katkı veren bu tür ilaçlar insanları hızlıca mutsuzluktan – mutsuz hissetme duygusundan “kurtarmaktadır”. Bu ilaçların tersine bireylerin yaşamının tamamına dair anlatılar içeren ve bireyleri ilaç kullanmadan mutlu edebileceğini iddia eden kişisel gelişim kitaplarının da kriz dönemlerinde arttığı görülmektedir.[3] Yayıncıların kişisel gelişim bölümü altında bastığı ve “iyi” olma, “mutlu” olma haline ulaşma yöntemlerini anlatan bu kitaplar özellikle son dört yıldır inanılmaz bir artış sergilemiştir. İlaç almadan da mutlu olabilirsiniz, şu yöntemle artık mutluluk sizin elinizde gibi anlatılara sahip bu tür kitaplar her ne kadar ilaçlara karşı gibi gözükse de aslında hem aynı yerden beslenmektedir hem de farklı olduğunu iddia etse de aynı yöntemi kullanmaktadır. Ana hedef ekonomik krizin sonuçları ile baş edemeyen insanların “iyi” olmama hallerini, “mutsuzluk”larını hızlıca ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Mutluluk bir hap ya da hap gibi yazılmış kitap sayfalarının arasında kapitalizmin mutsuz ettiği insanları beklemektedir. William Davies kişisel gelişim kitaplarındaki bu anlatıyı şu şekilde açıklamaktadır:

Bu danışmanlık zinciri, bariz farkları olan çeşitli uzmanlık alanlarının birinden diğerine sorunsuzca ilerliyor. Motivasyon psikolojisi sağlık psikolojisine karışırken yer yer spor koçları ve beslenme uzmanlarının içgörülerinden yararlanılıyor, tüm bunların üstüne bir tutam da sinirbilim dedikodusu ve Budist meditasyon egzersizi ekleniyor. “Zindelik”, “mutluluk”, “iyimserlik” ve başarı ile ilgili farklı mefhumlar iç içe geçiriliyor fakat bunun neden ya da nasıl yapıldığı pek açıklanmıyor.[4]

Peki, mutsuzluk ne zamandan beri bu kadar hızlı yok edilmesi gereken bir duygu durumuna dönüştü? “Mutsuzluğa da var mısın” diyen bir kuşaktan ne zaman “mutsuzluğunu yok et” diyen bir kuşağa geçiş yaptık?

İnsanların hayattan beklentileri ve kapitalizme dair görüşleri ekonomik krizle birlikte sorgulanmaya daha açık oluyor. Dolayısıyla ekonomik kriz kapitalizmin “mutluluğu”na gölge düşürüyor, insanların bu düzen içerisinde kendisini “iyi” hissetme hallerini bozuyor. Mutlu edemeyen kapitalizm elinde bir vaat kalmayınca bari mutsuzluklarına müdahale edelim diyerek insanların olumsuz duygu durumlarına da müdahale ediyor. İnsanların ruh sağlığını düşündüğü için değil, günlerinin en az 8 saatini işyerinde geçiren bu insanların verimliliğine dair bir kaygı besledikleri için. Verimliliği yükseltmek isteyen, karını arttırmak isteyen patronlar çalışanlarının “ruh sağlığı” ile bu yüzden ilgileniyor. Bugünün anlatısı değil ama bugün farklı bir görünüme kavuşmuş durumda.

Bu görünümü biraz daha yakından incelemek için Kızılay’da Ankara’nın en çok satan kitap mağazasından bir tanesinin kişisel gelişim bölümünün bir aylık satış sayısı alınmıştır. Bu listeden en çok satan yayınevlerinin, birinci sayfadaki dokuz yayınevinin, kişisel gelişim bölümünün kitaplarını inceleyerek basım yılları ve yazar durumu çıkartılmıştır.[5] Çıkartılan grafiğe göre kriz dönemlerinde bu kitapların basım sayılarında ciddi bir artış olduğu görülmüştür.

Grafik 1: Kitap Basımının Yıllara Göre Dağılımı

Grafikten de görülebileceği üzere kitap basım sayısının 1999-2001-2008 ve 2015 sonrası dönemde ciddi bir artış sergilediği gözükmektedir. Kriz dönemlerine denk gelen bu artışlar elbette ki tesadüf değildir. İyi olma, mutlu hissetmeye dair anlatıların artmış olması için toplumda genel bir mutsuzluk halinin yaygınlaşmış olması gerekmektedir.[6] Bu grafik antidepresan ilaçların kullanımı ile karşılaştırıldığında aynı dönemlerde artış olduğu da görülecektir. Birbirine karşı gibi gözüken bu iki yöntem aynı toplumsal sorun kökenlidir ve aynı yöntemi uygulamaktadır.

Bu kitaplar 1990 lı yıllarda ve hatta 2008 krizine kadar Türkiye’ye ithal edilirken 2008 krizinden sonra kitaplardaki yerli yazarların sayısının da artmış olduğu görülmektedir.

Grafik 2: Kitapların yazarlarına dair

Grafik 3: Kitapların yazarlarına dair 2008 öncesi

Bu iki grafikten de anlaşılabileceği üzere kriz koşulları ağırlaştıkça kendi rehberlerimizi yaratma konusunda başarımız da artmıştır ya da telif ücreti ve çevirmenlere ödenen para da artık fazla gelmeye başlamıştır.

Ataerkil toplumlarda ve özellikle cinsiyetlendirilmiş işgücü piyasasında ekonomik krizden en çok etkilenen kesim kadınlardır.[7] Bu dönemlerde kadınların ruhsal bozukluk durumları erkeklere göre daha fazladır ve kadınlar daha fazla ilaç-antidepresan kullanmaktadır. Aynı şekilde kişisel gelişim kitaplarında kadın yazarların oranları erkek yazarlara göre daha fazladır. Her ne kadar bu kitapları okuyan kesim üzerine araştırma yapılmamış olsa da kuvvetle muhtemeldir ki kadınlar bu kitapları daha çok okumaktadırlar.[8]

Sonuç Olarak

Ekonomik kriz dönemlerinde bireylerin yaşadığı ruhsal sıkıntıların kaynağını görmezden gelerek olumsuz sonuçlarını düzeltmeye çalışan bu yöntemler anlık-geçici, sığ ve tekil tekil bireylere yöneliktir. Bunlar sadece bir ilacın bir kitabın keşfi değil “yepyeni bir birey olma mefhumunun da keşfi”dir.[9] Yöntem, toplumsal olana vurgu yapmaktan kaçınarak bireylere odaklanır. Bireylerin yaşamlarının tamamına yöneliktir ve sistematik bir örüntü şeklinde farklı alanlarda var olur, bireyleri kavrar, onları değiştirir.

Sosyal bir varlık olarak insan “iyi” olmayı da “mutlu” olmayı da toplumsal olanın düzenlenişinde bulacaktır. Bugünün sisteminde mutsuzluğun kaynağını görmezden gelerek bireylerin kendisini farklı yöntemlerle kurtarma çabası ancak geçici bir aldatmacadır. Sorun, uzun bir süredir karşımızda ve farklı maskelerle farklı dönemlerde kendisini göstermektedir. Sistematik bir örüntü şeklinde var olmaya çalışan, var olan, bu anlatıya ancak kendi yaşamsal örüntümüzle ve sistematik olarak karşı durabiliriz.

[1] Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Gönüllüsü

[1] Depresyonun pek çok nedeni olmakla birlikte bu yazının konusunun ekonomik krizlere ilişkili depresyon ile kısıtlı olduğunu vurgulamak gerekmektedir.

[2] 2003-2008 verileri: Ulaş Halis (2009), “Artan İlaç Kullanımı ve İlaç Endüstrisi”, TPD Bülten, cilt 12 sayı:2, s.11-14  

2003-2012 verileri: Psikofarmoloji Derneği (2013), Türkiye De Psikotrop İlaç Tüketimi Ve Mevcut Uygulamaların Tıbbi, Etik Ve Ekonomik Sonuçları Raporu.
2014 ve 2017 verileri için: Yaşar G. Yenimahalleli (2017) “Kapitalizm Buhranda Toplum Depresyonda”, Çalışma Ortamı, Sayı: 151, Mart-Nisan, s. 12-13.

2019 verileri: Sinan Keskin (11.03.2019), Dikkat Oynatıyoruz https://www.dokuzeylul.com/roportaj/dikkat-oynatiyoruz-h148967.html Son Erişim Tarihi: 07.09.2019.

[3] Özdemir İlker (2010), “Kişisel Gelişim Kitaplarının Eleştirel Bir Değerlendirilmesi”,  Ankyra: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: 2010 1(2), s. 63-95.

[4] Davies, William (2015), Mutluluk Endüstrisi, Sel Yayıncılık, İstanbul, s.163.

[5] Veriler yayınevlerinin internet sitelerinin kişisel gelişim bölümünden derlenmiştir. Web sayfası kullanışlı olmayan yayınevleri için de büyük kitap satış ağlarından yararlanılmıştır.

[6] Günlük yaşantımız dışında bir gösterge aranırsa şuraya bakılabilir: TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) (2018). Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2003-2018. Ankara: TÜİK

[7] DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) (2019). Krizde Emeğin Durumu. İstanbul: DİSK.
Resmi işsizlik tanımının dışına çıkan bir çalışma için: Bahçe S. Aysed, Memiş Emel (2019) “Kriz İşsizler  Ve  Çalışmak  İstediği  Halde  İşsiz  Sayılmayanlar”, Toplum ve Hekim, Cilt 34 Sayı 3, Mayıs-Haziran, s.164-175.

[8] Bu şekilde bir araştırmaya rastlanılmamıştır. Genel okuma oranı cinsiyet dağılımından yola çıkılarak yorumlanabilir ama tam bir gösterge olmayacaktır.

[9] Davies, William (2015), Mutluluk Endüstrisi, Sel Yayıncılık, İstanbul, s.163.

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , , , , , , ,

Arşivler