2019 Yılı Çocuk Emeği Değerlendirme Notu

 

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı olarak çocuk işçilik konusunda bu yıldan itibaren düzenli olarak yıllık değerlendirme notu hazırlayacağız. 2019 yılına ait bu ilk değerlendirme notunda çocuk işçilik konusunda yıl içerisinde hükümetin, meclisin, kamu kurumlarının, sivil toplum kurumlarının, meslek odalarının, sendikaların ve akademinin faaliyetleri eleştirel olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda a) ilgili bakanlıkların faaliyetleri, b) mecliste yürütülen yasama faaliyetleri ve verilen soru önergeleri, c) resmi veriler, d) sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve meslek odalarının yazdığı rapor, yaptığı saha araştırmaları ve düzenlediği toplantılar, d) akademide yazılan tezler, makaleler ve yapılan bilimsel toplantılar Vakıf gönüllülerimiz tarafından taranarak ayrıntılı olarak incelendi.

Bütün bunları yaparken konunun uzmanı edasıyla yapılan işleri yargılamayı değil, çocuk işçilik olgusunun ele alınma biçimindeki ve bununla mücadele adı altında yürütülen faaliyetlerdeki sorunlara dikkat çekmeyi amaçlıyoruz. Bu değerlendirme notu üç ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde çocuk işçilik olgusuna ilişkin nicel durum ortaya konuluyor. Burada var olan nicel veriler olduğu gibi yinelenmiyor, bunun yerine nicel verilerin işaret ettiği gerçekliğe dikkat çekilmeye çalışılıyor. İkinci bölümde, çocuk işçilik konusunda 2019 yılında yapılan çalışmalarda çocuk işçilik olgusunun ele alınma biçimi ve son bölümde de mücadele politikaları ve çözüm önerileri sorgulanıyor.


1. NİCEL DURUM
Türkiye’de çocuk işçiliği konusunda ulusal ölçekte, bütün yaş gruplarını kapsayan güncel bir veri bulunmamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hanehalkı işgücü anketlerinden elde edilen (15-17 yaş grubuna ilişkin) veriler ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sigortalı ve iş kazası istatistikleri Türkiye’de çocuk işçiliğinin örüntü ve eğilimlerine ilişkin neredeyse tek veri kaynağıdır. Bunlardan TÜİK verileri 2018 yılına ve SGK verileri de 2017 yılına aittir. Her iki veri kaynağına yakından bakıldığında çalışan çocuk sayısının ve çocukların kayıt dışı çalışmasının artmakta olduğu, çocukların çok uzun süreler çalıştığı ve çocukların iş kazalarında hayatlarını kaybettikleri tespit edilebilmektedir. Resmi olarak öğrenci konumunda olan ve öyle olduğu için çocuk işçilik verilerine dahil edilmeyen, buna karşın fiili olarak çocuk işçi olan çırakların sayısı da sözü edilen veri kaynaklarında yer almamaktadır. Sığınmacı çocukların Türkiye işgücü piyasasında yaygın biçimde varlık kazandıkları, kötü koşullarda, uzun sürelerle ve çok ucuza çalıştırıldıkları 2019 yılında ve öncesinde farklı illerde yapılan saha çalışmalarıyla ortaya konmuştur. Ne var ki güvenilir makro verilerin yokluğu nedeniyle sığınmacı çocukların çalışma koşulları hakkında bilgiye sahip olunsa da, çalışan çocuklar içindeki oranları, yerli çocuklarla göçmen çocukların sektör ve il bazında dağılımı bilinmemektedir.

1.1.Çocuk çocuk sayısı ve çocukların kayıt dışı çalışması gittikçe artıyor.

TÜİK tarafından açıklanan Çocuk İstatistikleri, ayrıntı vermese de, çocukların işgücüne katılım oranının (İKO) arttığını göstermektedir. Buna göre 2018’de 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılım oranı bir önceki yıla göre (2017) %4 artarak %21,1’e ulaştı. İKO erkeklerde %5’lik artışla %30 olurken, kız çocuklarında değişmedi ve %11,8 olarak gerçekleşti. Bu veriler 15-17 yaş grubundaki her beş çocuktan birinin işgücü piyasasında yer aldığını göstermektedir. Erkek çocuklarda bu oran yaklaşık üçte bire çıkmaktadır. Üstelik erkek çocuklarda işgücüne katılma oranı son yıllarda artma eğilimindedir.

Yıllar İşgücüne Katılma Oranı İstihdam Oranı
Erkek Kız Toplam Erkek Kız Toplam
2014 29,4 12,1 21 25 10,8 18,1
2015 28,6 13 21 24,5 11,4 18,1
2016 27,8 13,4 20,8 23,8 11,9 18
2017 28,5 11,8 20,3 24,3 10,2 17,4
2018 30 11,8 21,1 25,7 10,2 18,2

Çocuk emeğinde kayıt dışı istihdam Türkiye ekonomisinin çok üzerinde bir seyir izlemektedir. Bu, Türkiye ekonomisindeki yüksek kayıt dışı çalıştırmanın basit bir yansıması olarak düşünülemez. 15 yaş üzerindeki çalışan çocuklar arasında neredeyse kayıt dışılık esas, kayıtlı çalışma istisna durumundadır. Bu durum 15 yaş üzerindeki çocukların yasalarla düzenlenmiş olan çalışmaya dair haklarından hemen hemen hiç yararlanamadığının da önemli bir göstergesidir. Uzun vadede çocuk emeğinin tamamen sonlandırılması hedeflenmekle birlikte, kısa vadede çalışan çocukların çalışma koşullarının iyileştirilmesi için kayıt altına alınmaları elzemdir.


Oysa ki SGK kayıtlarına göre Türkiye’de kayıtlı çalışan çocuk sayısı azalmaktadır. TÜİK verileri de 15-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısının azaldığını ortaya koymaktadır. 2017 yılında SGK verilerine göre kayıtlı çocuk işçi sayısı 74 bin kişi azalmıştır. Ancak kayıtlı-kayıtsız çalışan çocukları kapsayan TÜİK verilerine göre azalma 30 binde kalmıştır. Bu verilere göre en az 44 bin sigortalı çocuk, işgücü piyasasından çekilmemiş, daha korunaklı sigortalı işlerden tümüyle
güvencesiz ve korumasız sigortasız işlere kaymıştır. Bunun anlamı açıktır: Türkiye’de çocuk emeği kayıt dışılaşmaktadır. Çocuk istihdamında kayıt dışılığın en yüksek olduğu sektör tarımdır. Bu durum tarımda  50’den az kişinin çalıştığı işyerlerinin İş Kanunu’nun kapsamı dışında tutulmuş olması ile yakından ilgilidir. Yani çocuklar, İş Kanunu’nun korumasından yararlanamamaktadır. Bu durum, “çocuk işçiliği ile mücadele alanında mevzuat açısından bir sorun bulunmadığı” tezinin geçersizliğini ortaya koymaktadır.


Çocuk istihdamının ağırlıklı olarak 1-9 işçi çalışan işyerlerinde yoğunlaştığı görülmektedir. İşyeri ölçeği arttıkça kayıtlı çalışma kısmen artmaktadır. Ancak en düşük kayıt dışı çalışma oranının görüldüğü 50’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinde bile çocukların neredeyse yarısı (%44,5) kayıt dışı çalıştırılmaktadır.

Çocuk İstihdamının İşyerleri İçindeki Oranı Kayıtlı Kayıt Dışı
69,4 9,6 90,4
7,3 28 72
10,9 27,1 72,9
12,2 55,5 44,5

 

İşsizlik artışı ve tek kazananlı aile modelinin devam etmesi, çocukların çalışmasının yoksul hanelerin yaşam stratejisi olarak görülmesine yol açmaktadır. 2019 Kasım ayında tarım dışı işsizlik oranı erkekler için %13,1’e, kadınlar için %20, 6’ya ulaşmıştır.(1) Haneye gelir getirmekle yükümlü olan ebeveynlerin iş bulamadığı koşullarda, yoksullukla baş etmenin yolu çocukların eğitimden çekilmesi ve işgücü piyasasına sokulması olmaktadır. Dahası kadınların istihdam oranının %28,3’le son derece düşük düzeyde seyrettiği ülkemizde, pek çok hanede muhafazakar cinsiyet rolleriyle desteklenen tek kazananlı aile modeli egemenliğini sürdürmektedir. 2000’li yılların başından bu yana uygulanan doğurganlığı artırıcı (pronatalist) politikalar, kamusal bakım hizmetleriyle desteklenmemiştir ve kadının yerini hane olarak gören muhafazakar politikalar giderek güçlenmiştir. Söz edilen muhafazakar normlar ve bakım sorumluluğu, evin temel gelir getiricisi rolünü taşıyan erkek işgücünün düzensiz ve düşük ücretli işlere giderek daha fazla mahkum olması veya işsiz kalması durumunda, ilave işgücü olarak kadınların değil çocukların işgücü piyasasına sokulmasına yol açmaktadır. Düşük kadın istihdamı ve yüksek işsizlik sürecinin devam etmesinin çocuk işçiliğini artıracağı öngörülebilir.

1.2. Çocuklar çok uzun süre çalışıyorlar.

Çocukların çalışma koşullarının önemli göstergelerinden birisi çalışma süreleridir. Gerek uluslararası sözleşmeler gerekse ulusal mevzuat, çocukların belirli sektörlerde çalışmasını yasakladığı gibi, çocukların çalışmasına izin verilen sektörlerde de çalışma sürelerine sınırlar getirmiştir. Türkiye’de 4857 sayılı yasada çocukların haftalık çalışma süresinin 40 saati aşamayacağını belirtmektedir. Aşağıdaki tablolar, 15-17 yaş grubundaki çocukların esas işte referans haftası içinde filen çalıştıkları süre ile esas işte bir haftada genellikle çalıştıkları süreye ilişkin verileri göstermektedir. Görüldüğü gibi her iki değer de (sırasıyla 41,90 ve 40,82), çocuklar için belirlenen yasal çalışma süresinin üzerindedir ve Türkiye ortalamasına son derece yakındır. Çalışma süreleri açısından daha çarpıcı olansa, haftada 40 saatten fazla çalışan çocukların oranıdır. Çalışan çocukların %53,36’sı esas işlerinde bir haftada genellikle 40 saatten fazla çalışmaktadır.

Esas işte bir haftada genellikle çalışılan süre Referans haftası içinde esas işte haftalık fiili çalışma süresi Türkiye’de 40 saatten fazla çalışanların toplam çalışanlar içindeki payı
Çocuk İşçi 41,90 40,82 53,36
Türkiye ortalaması 46,79 43,93 64,30

 

Esas işte bir haftada genellikle çalışılan ortalama süre
Sektörler 2016
  Çocuk İşçi Türkiye
Tarım 36,85 40,74
Maden 41,48 49,15
Sanayi 46,58 48,76
İnşaat 48,56 50,53
Hizmetler 42,38 47,78
Türkiye 41,90 46,79
Haftada 40 Saatten Fazla Çalışan Çocukların  Çalışan Çocuklar İçindeki Payı 53,4 64,3

Sanayi ve inşaat sektöründe çalışan çocukların esas işte bir haftada genellikle çalıştıkları süreler, İş Yasasında yetişkin işçiler için belirlenen haftalık yasal çalışma süresinin üst sınırının (45 saat) bile üzerindedir ve yetişkinlerle neredeyse aynıdır. Tarımda çalışma süresi yasal sınırın altında gibi görülse de, alan araştırmaları özellikle mevsimlik ücretli tarım işlerinde çalışma süresinin günlük ve haftalık sınırların çok üzerinde uzun olduğunu ortaya koymaktadır.


1.3.Çocuklar iş kazasına uğruyor ve ölüyor.

Çalışan çocukların iş kazası geçirme oranı yetişkin işçilerden bariz bir şekilde daha yüksektir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (isigmeclisi.org) derlediği verilerin gösterdiği gibi, çocuklar yaptıkları işle bağlantılı olarak ölmektedirler. Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı ilan edilmiş olan 2018 yılında, 67 çocuk işçi iş kazasında hayatını kaybederken, 2019 yılında da 29’u 14 yaş ve altında olmak üzere yine 67 çocuk işçi, ölümlü iş kazalarının kurbanı oldu.(2) SGK’nın 15-17 yaş aralığındaki çalışan çocuk işçilere ilişkin iş kazası verileri, dikkat çekici biçimde iş kazası geçiren sigortalı çocuk işçilerin oranının arttığını göstermektedir. Bu durumun kayıtlı çalışan çocuk işçi sayısı azalırken gerçekleşmesi, çocukların çalışma koşullarındaki kötüleşmenin bir göstergesi olarak okunmalıdır.

2016 2017 2018
İş Kazası Geçiren Çocuk İşçi Sayısı            6.164         6.348        7.094
Sigortalı Çocuk İşçi Sayısı        140.458       66.568         71.064
İş Kazası Geçiren Çocuk İşçilerin İş Kazası Geçiren Sigortalılar İçerisindeki Oranı                4,4                 9,5             10,0

 

1.4.Çocuk işçilik olgusuna dahil edilmesi gereken çıraklık
Çocuk işçilik olgusunun nicel boyutlarını her yönüyle, gerçekçi bir şekilde ortaya koyan veriler olmadığına değindik, bununla birlikte verilerin gizlediği bir olguya da değinmek zorunludur. Bu çıraklıktır. Çıraklık sistemi ilk bakışta, çocuklara meslek edindirmek amacıyla hayata geçirilen bir uygulama gibi gözükürken, bu görüngünün arkasında aslında işverenler tarafından çocukların düşük ücretlerli bir işgücü kaynağı olarak kullanılması gibi bir gerçeklik gizlenmektedir. Çıraklık sistemi flli olarak çocuk işçiliğin bir biçimi olmasına rağmen, çıraklar resmi olarak öğrenci konumunda oldukları için çocuk işçilik verilerine dahil edilmemektedirler. SGK’nın 2017 yılı verilerine göre, ülke  genelindeki çırakların toplam sayısı 368 bin 373’tür. Bu sayı, her geçen yıl artmakla birlikte çırak olarak çalışan çocuklar şyerlerinden kaynaklı birçok sorun ile karşılaşmaktadırlar. Özellikle çıraklığın, küçük işletmelerin oluş-
turduğu özel işletmelerde yoğunlaşması, çocukların uzun çalışma sürelerinde, ağır çalışma koşullarında ve
düşük ücretlerle çalıştırılmasına yol açmaktadır. Ayrıca bu işyerlerinde çocukları koruyucu ve denetleyici bir
düzenlemenin olmaması, çocukların mesleki eğitim altında kötü muamele, şiddet ve ayrımcılık gibi hak ihlallerine maruz kalmalarına neden olmaktadır.


2. ÇOCUK İŞÇİLİĞİN ELE ALINMA BİÇİMİ


Çocuk işçiliğin nicel durumunu tam olarak ortaya koyan verilere sahip değiliz. Çocuk işçilerin sayısı bilinenden daha çok ya da daha az olabilir ama bu durum Türkiye’de bir çocuk işçilik sorunu olduğu gerçeğini değiştirmez. Üzerinde durulması gereken asıl sorun budur. Bununla birlikte, çocuk işçilik tartışmalarının nicel durumun tam olarak bilinmemesinden daha önemli birtakım sorunlarla malul olduğu ileri sürülebilir.


2.1.Kuramsızlık ve kaçınılmaz eklektizm
Sözü edilen sorunların başında kuramsızlık gelmektedir. Konuyla ilgili çalışmaların büyük bir çoğunluğu olguyu çocuk işçilik sorununu kuramsal bir tartışmaya konu etmeden ele almaktadır. Böyle olduğu için de ortaya çıkan nihai ürünler eklektik olmak gibi çok temel bir sorunla maluldur. Başka bir ifade ile, çocuk işçiliğini konu alan çalışmalarda birkaç kuramsal yaklaşımın izlerini bir arada görmek mümkündür. Bu durum bilinçli olarak yaratılıyor ya da bilinçsizse ortaya çıkıyor olabilir. Nedeni her ne olursa olsun, çocuk işçilik olgusunu açıklamaya çalışırken aynı anda farklı kuramsal yaklaşımlardan hareket edilmesi karmaşaya ve kafa karışıklığına yol açmaktadır. Bu noktadaki sorun, farklı kuramsal yaklaşımların incelenen olgunun nedenlerine ilişkin olarak getirdikleri açıklamaların  birbirinden bütünüyle başka başka olmasıdır. Örneğin, çocuk işçiliği konu alan çalışmaların ve bu konuda yürütülen faaliyetlerin büyük çoğunda yapısal-işlevselci kuram, liberal kuram ve sosyal inşacılık kuramının egemen olduğu gözlenmektedir. Bilindiği gibi liberal kuram çocuk işçiliği akılcı davranmayan bireyler üzerinden açıklarken, yapısal
işlevselci kuram işlevini olması gerektiği gibi yerine getirmeyen toplumsal kurumlar üzerinden açıklamaktadır. Sosyal inşacılık kuramı ise bunu kültürel bir sorun olarak görmektedir. Dolayısıyla çocuk işçilik bahsinde birbirinden farklı bu kuramların hepsine birden yaslanmak, deyim yerinde ise, bir kakafoniye yol açmaktadır.


Çocuk işçilik, çocuk kategorisi ya da başlığı altında tüm çocuklara genellenemeyecek, sınıfsal bir sorundur. Öyle olmasına öyledir ama çocuk işçilik sorununa sınıfsal bir bakış açısıyla yaklaşan ve sorunu tarihsellik ve ilişkisellik bağlamında ele alan çalışmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Sorun ekonomi politik bir sorun olarak kurulu düzenin işleyişi ve bu düzendeki karşıt sınıfsal çıkarlarla ilişkilendirilmediği, başka bir ifade ile toplumsal sınıflar mücadelesinin bir uzantısı olarak görülmediği için tarihsel ve toplumsal bağlamından kopartılmaktadır.

2.2.Var olan istatistiki verilerin yinelenmesi ve betimsel saha araştırmaları
Çocuk işçilik konusunda yapılan tartışmaların çoğunluğu, başta Uluslararası Çalışma Örgütü olmak üzere uluslararası kuruluşların ve ulusal düzeyde resmi kaynakların açıkladığı verilerin neredeyse birebir yinelenmesinden ibarettir. Bunun yanında belli alanlarda yapılan saha araştırmalarından elde edilen verileri içeren az sayıda çalışma da vardır. Çok az sayıdaki bu saha araştırmalarının çoğunluğu ise verilerin toplandığı sektör ya da işyerindeki durumu betimlemekten öteye geç(e)memektedir. Araştırma bulguları, çoğunlukla çocuk işçilerin kendilerine ya da mensubu oldukları haneye ilişkin tanıtıcı bilgilerle birlikte analitik olmayan bir biçimde, olduğu gibi sunulmaktadır. Özellikle çocuk işçiliğin nedeni olarak gösterilen sorunlar, analiz edilmeksizin verili olarak ve mekanik bir yaklaşımla alt alta sıralanmaktadır. Örneğin işsizlik, yoksulluk, göç, kayıt dışı istihdam vb olgular neredeyse her çalışmada çocuk işçiliğin temel nedenleri olarak gösterilmektedir. Asıl gözden kaçırılmak istenen ise, çocuk işçiliğe neden olarak gösterilmeye çalışılan işsizlik, yoksulluk, göç, kayıtdışılık gibi olguların birer ortak unsurudur. Kısaca onların bir bileşenidir; sonucu değil. Asıl neden bu olguları var eden kapitalist üretim biçimi ve onun ortaya çıkarmış olduğu eşitsizliklerdir. Buna karşın, bu olgular irdelenmeksizin her yerde ve her zamanda aynı niteliğe sahipmiş ve de  ansiklopedik tanımlamalarla ifade edilebilirmiş gibi sunulmaktadır.

3.ÇOCUK İŞÇİLİKLE MÜCADELE SÖYLEMİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Çocuk işçilik tartışmalarının en sorunlu yanlarından biri de çözüme ilişkin gündem ve çözüm önerileridir. Bir defa çocuk işçilikle mücadele etmek için politika üretmeye yönelik çaba, çalışma, araştırma vb. son derece yetersizdir.  Çocuk işçiliği konu alan çalışmaların büyük çoğunluğu betimsel düzeyde durum tespiti yapıp, en sonunda da yalnızca birkaç maddelik çözüm önerileri sıralamaktadır. Bunlar da çoğunlukla kimi sivil toplum kuruluşlarının uluslararası kuruluşlarla birlikte yürüttüğü projelerdir. Ortaya atılan çözüm önerileri, büyük oranda, sorunların kim ya da kimler tarafından, ne zaman, nasıl ve ne şekilde hayata geçirileceği muğlak birtakım reçetelerden, hatta denilebilir ki, dilek ve temennilerden oluşmaktadır. Devleti başat aktör konumuna koyup sorunları çözmekle sorumlu tutan somut  öneriler de bulunmaktadır. Devleti toplumsal sınıfların üstünde tarafsız bir konuma koyan bu önerilerin çocuk işçiliğe ilişkin yasal düzenlemeleri ölçüt olarak alıp devleti bu yasal düzenlemelerin (hem uluslararası hem de ulusal düzeyde yürürlükte olan yasal düzenlemelerin) gereklerini yapmaya davet eden ya da bunun devletin görevi olduğunu hatırlatan bir içeriğe sahip olduğu görülmektedir. Bu tür yaklaşımlardaki temel sorun devletin sorunun yaratıcı aktörlerinden biri olması rolünü görmezden gelmesidir.

Devlet kanadının faaliyetlerine bakılırsa, çocuk işçiliğini önlemeye yönelik gündemin gerçek dışı bir söylemden ibaret olduğu ileri sürülebilir. Çocuk işçiliğini önlemek için 2017-2023 dönemini kapsayan Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı yürürlüğe konulmuştur. Bu Program, özellikle üç alanda çocuk işçiliğini önlemeyi hedeflemektedir. Bunlar a) sokakta çalışma, b) küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma ve c) tarımda aile işleri dışında ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma olarak belirlenmiştir. Programın uygulamaya konulduğu 2017 yılından beri bu alanlarda herhangi bir iyileşme olduğuna dair bir bilgi, bulgu, veri vb. bulunmamaktadır. Çocuk işçilik gerçekte bir devlet politikasıdır dersek yanlış olmaz. Çocuk işçiliğin önlenmesi şöyle dursun adı geçen Program’da yoksul çocukların çıraklık sistemine yönlendirilmesi resmi bir politika olarak belirlenmiştir. Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı’nda, uzun süreli eğitim maliyetlerini karşılayamayacak yoksul ailelerin çocukları için çıraklık eğitiminin en doğru seçenek olduğu yönünde bir değerlendirme yapılmakta, daha doğrusu bu ulusal bir politika olarak belirlenmektedir.(3) Devletin çocuk işçilik olgusuna karşı tavrını gösteren
bir örnek de İş Kanunu’nun kapsamının dışında tutulan kesimlerdir. Bilindiği gibi çocukların yaygın olarak istihdam edildikleri 50 ve daha az işçi çalıştıran tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerleri veya işletmelerinde, ev hizmetlerinde ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun 2. maddesinin tarifne uygun olarak üç kişinin çalıştığı işyerleri İş Kanunu’nun kapsamının dışındadır.

Çocuk işçilikle mücadele bahsinde değinilmesi gereken işlerden biri de mecliste siyasi partilerin verdiği soru önergeleridir. 2019 yılında muhalefet partileri tarafından 39 soru önergesi verilmiştir. Soru önergelerinin özellikle belli dönemlerde yoğunlaştığı ve bu dönemlerinde çocuk işçilerin iş kazalarında hayatlarını kaybettiği dönemlere denk geldiği ve aynı gün içerisinde aynı konuda birden fazla soru önergesi verildiği görülmektedir. Soru önergeleri çocuk işçiliğin yaygın olduğu şehirlerin milletvekillerince belirli bir olayın aydınlatılması, bir sektöre ışık tutulması, o sektörün takibinin yapılması ve orada çocuk işçiliğine dair politika geliştirilmesi talebiyle değil, partinin emek çalışmaları kapsamında sorumlu milletvekilinin çizdiği genel çerçeve üzerinden ilerlemektedir. Bu değerlendirmeden hareketle, soru önergeleri de çocuk işçilikle mücadelede soruna çözüm üretici bir sonuç yaratmaktan uzaktır. Bu konuda son olarak da sendikaların bir çocuk işçilik gündeminin olmadığını dile getirmekte yarar var. Çocuk işçiliğini yukarıda da ifade ettiğimiz gibi sınıfsal bir sorun olarak görüyoruz. Bu nedenle, sorunun bu bağlamda ele alınıp mücadele politikalarının da sınıf mücadelesinin bir uzantısı olarak oluşturulması noktasında başrolü oynaması gereken sendikaların ilgisizliği dikkate değerdir.

1 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33778

2 http://isigmeclisi.org/20220-yasamak-ve-yasatmakicin-direnecegiz-2019-yilinda-en-az-1736-isci-yasa.

3 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) (2017), Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı 2017-2023, Ankara: ÇSGB, sayfa 59.

Tags: , ,

Arşivler