Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili, oldum olası, eksik bilgilerimiz olmuştur. Bunun başlıca nedenleri, kayıt dışı istihdam, gözden kaçırma çabası ve sosyal sigorta yasalarındaki tanımlarındaki sınırlılıklardır.
Kayıt dışı istihdam vs. nedeniyle “ölüm” dışındaki iş kazalarıyla meslek hastalıkları kolayca gözlerden kaçırılabilmektedir. Sosyal güvenliğin kapsamı ve özellikle farklı kümelere (5510 sayılı yasa, madde 4-a,b,c), farklı normlar uygulanması da, kapsam konusunda önemli sınırlılıklar getirmektedir.
SGK istatistiklerinden söz ettiğimiz zaman, özünde yasanın 4-a olarak nitelenen ücret karşılığı çalışanlara (eski SSK), ilişkin iş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgili bilgilerle karşılaşmaktayız. Öte yandan, iş kazalarının görünür karakterine karşın, meslek hastalıklarının gizli ve yıllar sonra ortaya çıkabilen karakteri dolayısıyla, çoğu meslek hastalığı tanı konulmadan gözlerden kaçıp gitmektedir.
Bu yazımızda da, iş kazası istatistiklerine, bu kısıtlarla ve özellikle toplumsal maliyeti açısından yaklaşacağız. Ama bunun hiç yoktan iyi olduğunu düşünmekteyiz. En azından elde edilenleri ve kısıtlılıkları tartışma olanağı bulmaktayız. Meslek hastalıklarını başka bir yazıda ele almayı düşündük. Çünkü meslek hastalıklarının toplumsal maliyeti tartışmaları bambaşka özellikler taşımakta ve daha çok onun “gözden kaçırılması” olgusu ile açıklanmaktadır.
ÖNCE İŞ KAZALARI
2014 yılında 221.366 iş kazası olmuş ve bunun 1.626’sı ölümle sonuçlanmıştır (1). İş kazalarının tümüyle önlenebilir olduğu düşünüldüğünde, bu rakamların ne kadar utanç verici olduğu daha iyi anlaşılır. Ama bu rakamların, on yıllardır kendilerini tekrar etmekte olması ise, bu insanlık suçunun yalnızca ilgili işverenlere değil, aslında denetim yetkisini elinde tutan hükümetlere ait olduğunu ortaya koyar.
Bu iş kazalarının 117.892’si (% 53,3) ayakta tedavi edilerek işbaşı verilmiştir. Kayıtlı ekonomi içerisinde gerçekleşse bile, benzer ayakta tedavi edilen olguların SGK kayıtlarına girmediğini bilmekteyiz. Dolayısıyla rakam görünenin çok üzerindedir. Bunun önemi, şuradadır: Küçük kazalar, büyük kazaların habercisidir. Hatta “ramak kala” diye nitelenen yaralanmayla sonuçlanmayan kazalar da, bir haberci özelliği taşıdığı için çok önemlidir ve kayıt altına alınmalıdır.
Ölümle sonuçlanmayan buna karşın sakatlığa yol açan olgular üzerinde durmayı hak etmektedir. Çünkü, kaza kurbanı işçiler, bu sakatlıklarını bir ömür boyu taşıyacaklardır. İş kazası geçirenlerden 3.394’ü çocuk yaştadır; yani 18 yaşın altındadır. Ölümlü kazalarda ise çocukların sayısı, 15’dir. (Tablo-1)
Tablo 1- Ölümlü İş Kazalarının Yaşlara Göre Dağılımı
Kaynak: SGK 2014 İstatistik Yıllığı, Bölüm 3, Tablo: 3.20.
2014 yılında sonuçlandırılan sürekli sakatlık olgularının sayısı 1421’dir; bu olgular içinde 15’i çocuk yaştakilere aittir. (Tablo-2)
Tablo 2- 2014 Yılında Sonuçlandırılan Ve Sürekli İş göremez Olarak Değerlendirilen İş Kazası Olgularının Yaş Dilimlerine Göre Sınıflandırılması
Kaynak: SGK 2014 İstatistik Yıllığı, Bölüm 3, Tablo: 3.20.
İş kazalarının yol açtığı sakatlıkların, ağırlık derecesi de önemlidir. Çünkü %40 ve üstü “meslekte kazanma gücünü yitirme oranı” ile değerlendirilenler hiç çalışamazlar. Gerisinin çalışması ise, iş bulabilmesine bağlıdır. (Tablo-3)
Tablo 3- 2014 Yılında Sonuçlandırılan Ve Sürekli İş göremez Olarak Değerlendirilen İş Kazası Olgularının Ağırlık Sınıflandırılması
Kaynak: SGK 2014 İstatistik Yıllığı, Bölüm 3, Tablo: 3.13.
Şu anda sakatlığa uğradığı için SGK’dan gelir alanlarla ilgili veriler de, 2014 yılı verileri ile örtüşmektedir. İlgi duyanlar için bu değerleri de aşağıda tablolaştırdık.
Şu anda sakatlığa uğradığı için SGK’dan gelir alanlarla ilgili veriler de, 2014 yılı verileri ile örtüşmektedir. İlgi duyanlar için bu değerleri de aşağıda tablolaştırdık. Böylece SGK’nun üzerindeki mali yükü canlandırmak olasıdır. (Tablo-4)
Tablo 4 – 2014 Yılına Değin Gelir Bağlanan Sürekli Sakatlığa Yol Açmış İş Kazası Olgularının Yaşlara Göre Dağılımı
Kaynak : SGK 2014 İstatistik Yıllığı, Bölüm 3, Tablo 3.15.
Sürekli sakatlık olguları, ağırlıklarına göre sınıflandırılır ve “meslekte kazanma gücünü yitirme oranı” %10 ve daha fazla ise maaş bağlanır. %10- 39 arası “kısmi” olarak nitelenir ve bunu üzerindekiler “tam” sayılır ve çalışamazlar. SGK tarafından, bugün, sürekli sakatlık ödemesi yapılmakta olan olguların tümü gözönüne alındığında, sakatlıkların ağırlıklarına göre dağılımı aşağıda görülmektedir. (Tablo-5)
Tablo 5 – 2014 Yılına Değin (Birikimli) Gelir Bağlanan Sürekli Sakatlığa Yol Açmış İş Kazası Olgularının Ağırlık Sınıflandırılması
Kaynak : SGK 2014 İstatistik Yıllığı, Bölüm 3, Tablo 3.16,
Gelir bağlanmış olguların % 25,9’u tümüyle çalışamaz duruma düşmüş olanlardır. Bunların bir bölümü, yürütülen esenlendirme (rehabilitasyon) çalışmaları sonucunda yeniden çalışabilir duruma gelebilir. Bu büyük ölçüde sakatlığının durumuna, verilen hizmetin niteliğine ve iş kazası kurbanının motivasyonuna bağlıdır.
İŞ KAZALARININ MALİYETİ
Bu noktada, konunun insani boyutunu aşarak, uygulamada çok belirleyici olduğunu gözlediğimiz ekonomik boyutu üzerinde durmak istiyoruz. Bu kazaların yol açtığı olguların, maliyeti nedir? Bunu ölçmek için en çok kullanılan yöntem iş göremezlik süreleri ve bu sürelerle ortalama günlük işçi kazancının çarpılmasıdır.
Geçici iş göremezlik süreleri = 2.065.962 gün (A)
Sürekli tam işgöremezlik sayısı = 361kişi
Sürekli tam işgöremezlik süresi (Toplam 8.000×361) = 2.888.000 gün (B)
İş kazası sonucu ölenlerin sayısı = 1.626
İş kazası sonucu ölenler için yitirilen süre (Toplam 8.000 x 1.626) = 13.008.000 gün (C).
A+B+C = 17.961.962 gün iş günü kaybı yaşanmıştır. 2014 yılı için, işçilerin ortalama günlük kazancı 64,42 TL olduğuna göre, görünür ekonomik kayıp:
17.961.962 x 64,42 = 1.157.109.592 TL (1 milyar TL’nin üstünde).
(Ortalama günlük kazanç için kaynak SGK istatistikleri Bölüm I Tablo 1.16)
Bu miktar işveren tarafından değil, Sosyal Güvenlik Kurumu ve insan kaynağını yitiren toplum tarafından ödenmektedir. Sorgulamayan bu iki kesimdir. Bütçesindeki kara delikten sürekli dert yanan SGK yetkililerinin, yukarıda sözünü ettiğimiz miktarı göz ardı etmesi kesinlikle bir görev ihmalidir.
Yetersiz önlemler nedeniyle iş kazalarına yol açan işverenlerin, bu ihmallerinin maliyetini başkalarına yüklemeleri; ender olarak SGK tarafından cezalandırılmaları olgusu da toplum tarafından sorgulanmalıdır.
Ancak iş kazalarının maliyetlerinin gizli yönü işveren tarafından ödenen ve birçok araştırmaya konu olan, maliyeti oluşturan diğer ögelerdir. Bunlar, şöyle sıralanabilir:
- Kaza sırasında diğer işçilerin işi durdurmalarından ve yeniden üretime geçmedeki isteksizliklerinden kaynaklanan kayıplar,
- Kazaya uğrayan işçinin hastaneye götürülmesinde yardımcı olan işçilerin ve personelin iş kayıpları,
- Kazaya yol açan makinenin bozulması ya da yasal soruşturma nedeniyle çalıştırılmaması,
- Makine arızası ya da hammadde hasarları dolayısıyla meydana gelen kayıplar,
- Kazaya yol açan makinede çalışacak yeni işçinin işi öğrenmesi,
- Savcı, müfettişvbgörevlilerinin tekrar tekrar kaza alanına gelmeleriyle meydana gelen iş kayıpları,
- vs.
Bu konuda en tanınmış araştırmayı yapan H.W.Heinrich (2), görünür maliyet ile gizli maliyet arasındaki farkı 8 kat olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sonuçlar, birçok kaynağın söylediği gibi, iş kazası maliyetlerini başkalarına yükledikleri sürece, “önlem” için harcama yapmaya yanaşmayan işverenlere ithaf olunur.
Görünür maliyet x 8 = Gizli maliyet 1.157.109.592 x 8 = 9.256.876.738 TL
Bu değer bir önceki yılda şöyle hesaplanmıştı: 7.667.880.195 TL (3)
Bu rakamların her yıl yinelendiği düşünüldüğünde, bu ölçüde kayıplara ilgililer tarafından göz yumulması sorgulanmak zorundadır.
İş kazaları yalnızca yol açtığı ekonomik kayıplarla değil, kurbanların ailelerinde ve toplum vicdanında açtığı derin yaralarla da bir maliyet oluşturmaktadır. “Önlenebilir bir olgu” olmasına karşın, önlenmemesinin getirdiği yıkıntı daha derindir.
Ancak bunca yıldır, bu konudaki yazılar çiziler ve araştırmalar, ne iş verenlerin ; ne de SGK – ÇSGB yetkililerinin (çok küçük bir bölüm dışında) sorumlu davranmalarını sağlayabilmiştir. Bunun tek nedeni işçilerin ve toplumun bu sorumsuzlukları sorgulayamamış olmasıdır. Bu sorumsuzlukları toplum sorgulayabilir ve bu sorgulamanın yapılacağı yer de TBMM’dir.
KAYNAKLAR
(1) SGK istatistikleri (www.sgk.gov.tr)
(2) Heinrich H.W. (1930) : Industrial Accidents and Safety – Monthly Labour Review (U.S. Department of Labour), Washington.
(3) http://gurhan.fisek.net/2013-iskazalarinin-maliyeti/
* Prof.Dr., Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Genel Yönetmeni ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü – İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi