2010 Yılı Programı’nın İstihdamın Arttırılması Hedefi

İstihdam politikası, devletin kendi halkını ve onun geleceğini şekillendirdiği politikadır. Türkiye’de işsizlik, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çarpıtılmış istatistiksel verilerle kapatılmaya çalışılsa da, sosyal yardımlardan ve işsizlik sigortasından sorunun büyüklüğü rahatlıkla görülebilir. Görüldüğü konusunda da, hemen herkesin hem fikir olduğunu da düşünürsek, neden buna ilişkin tutarlı, kalıcı ve çözüm üreten yaklaşımlar ortaya atılmıyor? Ya da tersini düşünelim. İşsizlik madem ki çok yakıcı bir sorun, neden iktidarları sarsamıyor? Toplumu yönetenleri buna ilişkin insanca tedbirler almaya neden itemiyor?
Türkiye’de işgücü piyasası bir yandan kent-kır ayrımına dayalı, ikili bir özellik gösterirken, diğer taraftan açık işsizliğin yanında eksik istihdam ve düşük ücretle çalışma sorunu bulunmaktadır. Ayrıca, enformel ve esnek çalışma, çocuk ve genç işsizliği Türk işgücü piyasasının özelliği olarak öne çıkmaktadır. Tüm bu sorunlara 2010 yılı Programı açısından bakacak olursak, Türkiye’de, istihdamın artırılması hedefinin doğru bir hedef olduğu söylenebilir. Ancak, acaba bu hedef, programda gerçekçi politikalar ile desteklenmiş ve temellendirilmiş midir?
Neyse ki, 2010 yılı Programı, kısaca değindiğimiz karamsar tabloya değinerek başlamaktadır. Buna göre, Program, işsizlik oranının 2008 yılında % 11, aynı yıl tarım dışı işsizlik oranının % 13,6 ve genç işsizliğinin % 20.5’e yükseldiği saptamıştır. İşsizlik oranının belirlenmesi yöntemlerini ve resmi istatistiklerin gerçekçiliğini bir yana bırakacak olursak, Program, küresel krizin istihdam üzerine etkisini kabul etmektedir. Sosyal politika açısından ekonomik kriz koşullarının kabulü, zorunlu olarak politika ve stratejilerde bir değişim anlamına gelmesi beklenir. Bu varsayım altında Programı değerlendirdiğimizde bazı sonuçlar üzerinde durmak gerekir.
2010 Yılı Programı’nda istihdamın arttırılması başlığı altında üç temel politika tanımlanmıştır. Bunlar, işgücü piyasasının geliştirilmesi, eğitimin işgücü talebine duyarlılığının arttırılması ve aktif işgücü piyasası politikalarının geliştirilmesidir. İşgücü piyasasının geliştirilmesinin temel amaç ve hedeflerine bakılacak olursa(1), buna göre rekabetçi bir ekonomi ve bilgi toplumuna dönüş doğrultusunda istihdam olanaklarının geliştirilmesi, işsizliğin azaltılması ve işgücü piyasasının etkinleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu hedefler gerçekte ne anlama gelmektedir? İstihdamın arttırılması ve işsizliğin azaltılması politikalarının hedefi, araçları ve yöntemi tanımlanmadığı sürece muğlâktır. Bunun yanında daha da anlaşılamayan, bir başka deyişle çok şey ifade eder gibi görünüp aslında tek bir gerçeği saklayan, bir hedef varsa o da işgücü piyasasının etkinleştirilmesidir.
İşgücü piyasasının etkinleştirilmesi, işgücü piyasası araçlarının özel sektör açısından etkinleştirilmesi anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle, işsizliği azaltma hedefi ile ilişkilendirilmesi için tanımlanmasına gereksinim vardır.
Programın bu kısmında, net bir biçimde istihdam odaklı rekabet edebilir bir büyüme hedefine, esneklik ile güvenlik arasında bir denge kuran etkin bir işgücü piyasası oluşturulması hedeflenmiştir. Bu hedef ulusal bir istihdam stratejisi ve eylem planının oluşturulması; toplu iş hukuku ve iş sağlığı ve güvenliği alanlarında AB ve ILO normlarına uyumun sağlanması; sosyal diyalog için Ekonomik ve Sosyal Konsey’in yeniden canlandırılması gibi politika önerileriyle tanımlanmıştır.
Planlı dönemden bugüne, özellikle 3. ve 4. Beş Yıllık Kalkınma Planları’nda farklı adlarla toplumsal uzlaşma arayışlarının olduğu bilinmektedir. Ekonomik ve Sosyal Konsey’in de işlevsellik kazanması ve sosyal diyalogun önemli bir aracı olması önemlidir. Ancak bugüne kadar bu yönde adımların son derece yetersiz kalmasının nedenleri tartışılmadan ve Konsey’in yapısı-kimliği oturtulmadan Program’daki bu hedefin de gerçekçiliği sorgulanmalıdır. Son olarak bu konuda, Ekonomik ve Sosyal Konsey’in anayasal bir kurum olması yönünde çalışmaların olduğu da vurgulanmalıdır. İkinci başlık altındaki temel amaç daha net bir biçimde programda ifade edilmiştir. Buna göre, “eğitimin işgücü talebine olan duyarlılığının artırılması amacıyla hazırlanan yaşam boyu eğitim stratejisi dikkate alınarak, ekonominin talep ettiği alanlarda insan gücü yetiştirilmesi ve eğitim ile işgücü piyasasının daha esnek bir yapıya kavuşturulması hedeflenmektedir”.
İkinci başlık altında mesleki eğitim ile piyasa arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu doğrultuda, mesleki ve teknik ortaöğretimde kurulan modüler sisteminin geliştirilmesi ve yükseköğretimdeki mesleki ve teknik eğitim programlarının da bu yapıyla uyumlu hale getirilmesi; Mesleki Eğitim ve Öğretim Stratejisi’nin hazırlanacağı; ulusal mesleki yeterlilikler sisteminin güçlendirilmesi ve öncelikli sektörlerde meslek standartları geliştirilmesi çalışmalarına hız verilmesi politikalarının uygulanması belirlenmiştir. Özellikle, istihdam ve eğitim arasındaki ilişkinin geliştirilmesine yönelik bu girişimlerin uzun zamandır İŞKUR’un gündeminde olduğu, bununla ilgili yurtdışı kaynaklı projeler uyguladığı bilinmektedir. Buradaki sorun, eğitim ile bağının net bir biçimde tanımlanmamış, nüfus yapısının özellikleri göz önünde tutulmamış, sanayileşme politikası ile ilişkilendirilmemiş olmasıdır. Mikro ölçekli, hedef grupların mesleki eğitime kazandırılması, kuşkusuz o toplumsal kesim için kabul edilse de, toplumun geneline yayılmayan her politika demetinin uzun vadeli olamayacağı da bilinmelidir.
Son olarak aktif işgücü politikalarının geliştirilmesi başlığı altında hedeflenen politikaların işgücü piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu kapsamda sunulan hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi öngörülmüştür. Aktif işgücü piyasası politikaları, Türkiye’de özellikle 1990’lı yılların sonlarından itibaren uygulanmaya başlamış: bu politika somut olarak İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun kabuk ve kimlik değiştirmesine neden olmuş; işsizlik sigortası ve özel istihdam bürolarının önünü açmıştır. Türkiye’de aktif politikaların, 2010 yılı itibariyle önemli bir geçmişe sahip olmasına karşılık, istihdamın artırılmasına yönelik bir çare olamadığı ortadadır.
Yukarıda sorduğumuz sorular ışığında, 2010 yılı Programı’nın da, neoliberal çerçeve içinde daha önceki politikaların bir devamı olduğu rahatlıkla görülmektedir. Program, işsizliğe yapısal bir çözüm getirebilecek bir politika demeti sunamamaktadır.
Dipnot
(1) DPT, 2010 Yılı Programı, s.183.

* Dr., AÜ SBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönüllüsü
(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , ,

Arşivler