Çalışma Ortamı Dergisi, Fişek Enstitüsü’nün olaylara bakışını, eylemlerini ve ufkunu, gönlünce yansıtabildiği bir kitle iletişim aracıdır. Bu aynı zamanda ilgi alanındaki düşünenlerin düşüncelerini de sergileyebilmeleri, onları destekleyebilmek için bir olanak olmaktadır. Böylece, dergi bir anlamda düşlerin ve düşüncelerin paylaşıldığı bir platforma dönüşmektedir.
Bir Uluslararası Çalışma Örgütü projesidir. Derginin ilk 6 sayısının ILO tarafından desteklenmesinin ardından kendi kaynaklarını yaratarak sürdürülebilirliğini sağlamıştır. Çalışma Ortamı Dergisi, her ürünü gibi Fişek Enstitüsü’nün , titiz, özgün ve düzenli çalışmalarının bir yansımasıdır ve ‘Enstitü’ye Onur Katan Eylemler Listesi’nde yerini almaktadır.
Çalışma Ortamı Dergisi, ayrıca, yeni Fişek Projeleri için de önemli bir referans olmuştur.
İşçi sağlığı iş güvenliği alanında çalışanların iletişimsizlikten doğan bir gereksinmenin ürünüdür. Ancak, okurlarının katılımı, her zaman Çalışma Ortamı Dergisi’nin yönünü belirlemiştir. Bu özendirilmiştir de. Derginin 5.sayısı ile eşzamanlı olarak okur seminerlerinin başlatılması önemlidir.
6 yılı aşkın bu süre içinde özellikle ‘Büyüteç’ altına alınan konularla ilgili yapılan inceleme- araştırmalar için başvurulabilecek bir temel de yaratmıştır.
İlk yıllarda işçi sağlığı iş güvenliği alanında temel bilgilere yer veren yazılarile genel sağlık sorunlarının çözümü ağırlıkla tartışılmıştır. Okurlarının ve ortamın yönlendirilmesi, Çalışma Ortamı Dergisi’ni, daha somut olguları incelemeye ve sorunların kaynağının toplumsal duyarlılık, toplumun örgütlenmesi, birey olma savaşımı konularına yönelinmiştir. Ayrıca yıllar Çalışma Ortamı Dergisi’nin giderek daha somut müdahale yollarına eğilmesini getirmiştir.
Çalışma Ortamı Dergisi, konuya çok bilimli olarak yaklaşır. 21.sayısında bunu dillendirmiş, diğer sayılarındaki bir çok yazı bu yaklaşımla yazılmıştır.
Çalışma ortamının, yaşamın bir parçası olduğu ve insan ürünü olduğundan yola çıkarak, ‘insan’ ve ‘toplum’ olguları irdelenmeye çalışılmıştır.
Yine çalışma ortamı özellikle uygulayıcı konumdakilerin, deneyimlerini ve izlenimlerini belgeleyebilmek için, onları yazmaya özendirmiştir. Düşünce ve yazı üretiminin, ‘seçkin işi’ olmadığına inanmaktadır.
Çok farklı kanallardan alınan uyaranlarla, bir ‘ufuk açma’ , ‘birikimlerin paylaşılması’ amaçlanmaktadır. Çalışma Ortamı Dergisi, hem okurları ve hem de okur seminerlerine katılanları için giderek bir ‘okul’ (ekol) niteliği kazanmıştır. Okurların bilgi-deneyimlerinin zenginleşmesi ve bunların kısa aralıklarla paylaşılması, yeni basamakların tırmanılmasını getirmiş ve Çalışma Ortamı Dergisi, ilk gününden bugüne bir değişim ve yükselen grafik göstermiştir.
1992 Mart ve 1997 Şubat ayları arasında editörlüğünü Doç.Dr.A.Gürhan Fişek’in yapmış; bu tarihten sonra da editörlüğü Fiz.Y.Müh.Haluk Orhun üstlenmiştir. Bu yeni dönem, derginin biçiminde ve özünde değişiklikler getirmiş ve daha zengin bir içerikle, daha geniş çevrelere seslenme olanağı elde edilmiştir.
Çalışma Ortamı Dergisi , Fişek Enstitüsü yapısı içinde çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü dergi, bir paylaşım aracıdır. Fişek Enstitüsü, uygulamada her yakaladığı yeniliği, her projesini, ilgilenenlerle paylaşmak için can atmaktadır. Tasarıların ve bilgilerin kıskançlıkla saklanabildiği bazı bilimsel ortamların tersine, konuyla ilgilenen herkese yardımcı olmaya çalışmaktadır.
Çalışma Ortamı Dergisi, bir çok ilki gerçekleştirmiştir. Sözgelimi, Türkiye’nin en uzun soluklu yayınlanan ilk ve tek işçi sağlığı iş güvenliği dergisidir. Düzenli okur katılımlarıyla (okur semineri) kendisinin yönlendirilmesine izin veren ilk dergidir. Kendi ilgi alanında çok bilimli katkıyla toplu-çalışımlara (okur semineri, atölye çalışması, workshop) süreklilik kazandıran ilk oluşumdur.
Akademik çalışmaların sergilenmesi değil, her türlü düşünce ürünüyle, okurlarının ufkunun geliştirilmesi ve çevremizde dönenlerin çok boyutlu olarak kavranması amaçlanmıştır. Bu da konu seçimine, diline ve dağıtım politikasına yansımıştır.
Dergi, dağıtım şirketleri aracılığıyla piyasaya verilmemektedir. Yalnızca abonelerine ve kütüphanelere ulaştırılmakta ; abone olmadıkları halde, izlemelerinde gereklilik duyulan sendikalar, toplum örgütleri, bazı işyerleri ve kurumlar ile akademisyenlere gönderilmektedir.
Çalışma Ortamı Dergisi, başlangıcından beri salt akademik kaygılarla yayın yapmayı benimsememiş; aynı zamanda bir eylem kılavuzu ortaya koymaya; toplum örgütleri için bir bilgi-birikim ve başvuru kaynağı olmayı yeğlemiştir.
Derginin ilk çıktığı yıllarda, ülkemizde, okur kitlesi arasında, dergilerin kısa ömürlü olduğu ve bu nedenle abone olmaktan kaçınılan bir dönemde, bunun da aşılabileceği gösterilmiştir. Buna karşın, hiçbir dönemde abone gelirleri, derginin maliyetini karşılamamış; Fişek Enstitüsü’nün etkinliklerinden elde ettiği kaynakların, dergiye kaydırılması yoluyla finans dar boğazı aşılmıştır. Böylece ‘reklam’ bulma baskısının altına girilmemiştir. Dergi, ‘reklam basmamak’ gibi bir ilke benimsememiş; ama reklam politikasının, dergi politikasını etkilemesine de izin vermemiştir.
Çalışma Ortamı Dergisi’nin, 1994-95 ve 1998 yıllarında, Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü’nce satın alınarak, ülke çapında kütüphanelere dağıtılması da sevindirici olmuştur. Böylece, dergiden haberdar olamamış olanlara ulaşmakta yeni bir araç elde edilmiştir.
1992 yılında ‘Okur Semineri’ uygulamasına başladığında, böylesi düşünce üretme ortamları ülkemizde bir elin parmaklarından bile azdı. Bunlardan sonuçlarını hızla yaşama geçiren ve bugün de varlığını sürdürenler ise yoktur. Okur Seminerleeri (bugünkü adıyla düşünce atölyeleri) yoluyla, derginin doğrultusunun etkilenmesine olanak sağlanmıştır. Böylece katılımcı bir süreç yaratılmış ve bir dergi çevresi oluşmuştur. Bir sonraki tartışma konusunun, son ‘Okur semineri’ne katılanlarca belirlenmesi ilkesi de, derginin, bu ‘çevre’nin düşünce gelişim sürecine paralel olarak gelişmesine olanak vermiştir. Bunun için, ilk sayılardan son sayılara doğru, hem yazarların profili açısından, hem de konuların ele alınışı açısından, çok-bilimlilik kendisini göstermiştir.
Dergide yayınlanan konuların bir çok meslekten insanın ilgisini yakalayabilmesinin en önemli tutamaklarından biri, konuya ‘yaklaşım’a ağırlık vermesidir. Teknik ayrıntılardan çok, sunuluşu, kitlesi, hangi politikaların parçası olduğu ve hangi politikalardan etkilendiği üzerinde durulmaktadır. Ve en önemlisi, her kişi, yazılarda kendi yaşamına ilişkin tutamaklar bulabilmektedir. Sözgelimi, ‘yangın’ konusunun ele alınmasında, herkes, kendisinin de burun buruna yaşadığı bir risk konusunda, anlaşılır bir dille varolan ‘eylemden gelen bilgi’lere erişebilmektedir.
Her ne kadar dergide yayınlanan yazıların çok az bir bölümü ‘birden çok yazarın ortak imzasını taşıyorsa’ da, bu görüntü, özü yansıtmamaktadır. Çünkü özellikle okur semineri konusunun işlendiği yazılarda, ortak bir çalışma ve üretim sonrası yazarın kendi uzmanlık-ilgi alanında yazı üretmesi sözkonusudur. Hem okur semineri gibi ortak bir eylem sonrası olması; hem de ‘ön hazırlık – tartışma – yazı’ gibi bir süreci kapsaması nedeniyle ‘ortak’ çalışma olarak nitelenmesi olasıdır.