İş Kazalarında İşçiyi Suçlayıcı Yaklaşımın Geçersizliğine Tuğla Fabrikalarından Bakmak

Ä°lkay ÃœREMÄ°Åž KÄ°RÄ°L

Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ABD Doktora Programı

GiriÅŸ

Türkiye’de çalışma hayatı son derece ciddi yapısal sorunların hakim olduÄŸu bir alandır. Bu yapısal sorunların başında, çalışma hayatında sıkça karşılaşılan, yapılan iÅŸle baÄŸlantılı olarak yaralanma, hastalanma ve işçi ölümleri gelmektedir. İşçi SaÄŸlığı ve Ä°ÅŸ GüvenliÄŸi Meclisinin (Ä°SÄ°G) geçtiÄŸimiz günlerde iÅŸ kazalarına baÄŸlı olarak gerçekleÅŸen ölümlere iliÅŸkin yayınlamış olduÄŸu raporu sorunun nicel boyutunu ortaya koymaktadır. Rapora göre, 2022 yılının ilk on ayında en az 1521 işçi yaÅŸamını yitirmiÅŸtir (Ä°SÄ°G, 2022). Ne yazık ki meseleye dair ortaya konulan resmi veriler gerçeÄŸi yansıtamamaktadır. Bunun sebebi, var olan istatistiklerin kayıtlı istihdam üzerinden tutulması, kayıt dışı istihdamda ortaya çıkan iÅŸ kazası ve ölümlerin resmi istatistiklere yansımamasıdır. Ayrıca kayıtlı istihdamda meydana gelen iÅŸ kazalarının bir kısmı da, iÅŸ kazasına uÄŸramış işçilerin iÅŸverenin baskısıyla iÅŸ kazası raporu tutturmaması nedeniyle resmi istatistiklere yansımamaktadır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili sorunların bilimsel çözümlemesini yapmak önemlidir. Literatürde meseleye dair yeterli bilimsel çalışmanın olmadığı, sınırlı sayıdaki bilimsel araştırmaların ise çoğunlukla iş kazalarının ve meslek hastalıklarının oluşumunda işçiyi suçlayıcı yaklaşıma hapsolduğu söylenebilir (Tülü, 2014; Aydın, 2015; Temel ve ark., 2021). Bilimsel araştırmaların yanı sıra resmi kuruluşların da bu yönde yerleşiklik kazandığı görülmektedir (TBMM, 2010; ÇSGB, 2014). Resmi kuruluşlar bu sorunu, bir kültür ve eğitim sorunu olarak bireysel davranış biçimleri çerçevesinde değerlendirmektedir.

İş kazalarında işçiyi suçlayıcı hakim işçi sağlığı ve iş güvenliği yaklaşımının temeli, 1931 yılında Herbert William Heinrich tarafından ortaya atılan Domino Teorisi’ne dayanmaktadır. Heinrich bir kazanın meydana gelmesi için soy ve sosyal çevre, kişinin hatası, güvensiz davranış veya durum, kaza, yaralanma biçiminde beş faktörün gerçekleşmesi gerektiğini belirtmektedir. Buna göre, iş kazalarının %88’i kişilerin kişisel özellikleri veya kusurlu davranışlarından, %10’u çalışma ortamındaki uygun olmayan ekipman ve koşullardan ve %2’si de tanrıdan gelen kaçınılmayacak olaylardan kaynaklanmaktadır (Heinrich, 1950: 10-12). Bu yaklaşıma göre, iş kazalarının en büyük sorumlusu işçilerdir ve kazalar işçinin kabahatinden kaynaklandığı için işçiler suçlanmaktadır. İşçi hiç hata yapmasa bile, ki bu insan doğasına aykırıdır, çalışma ortamı, önlem alınmaması, denetimlerin gerçekleşmemesi gibi durumlar dolayısıyla iş kazasının meydana gelmesi olasıdır. Kazaların oluşmasının asıl sebebi işçilerin kişisel özellikleri veya güvencesiz davranışları değildir, böyle gösterilmeye çalışarak iş kazaları sınıfsal bağlamından kopartılarak meşrulaştırılmaktadır. Dolayısıyla bu yaklaşım gerçeği yansıtmamakta ve iş kazalarının nedenlerine ilişkin doğru bir kavrayış sunamamaktadır.

Mevsimlik tuğla emekçilerinin iş kazası ve meslek hastalığı hikayelerine odaklanan bu çalışma, iş kazası ve meslek hastalığı meselesinde işçiyi suçlayıcı yaklaşımın geçersizliğini, tuğla fabrikalarına giderek yerinde yapılan gözlemler ve işçilerin iş kazası ve meslek hastalığı deneyimleri üzerinden çözümleyerek somut bir içeriğe kavuşturmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda tuğla üretiminin yoğun olarak gerçekleştiği illerden birisi olan Çorum ili ve Osmancık ilçesinde, 2021 Temmuz-Ağustos tarihlerinde bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Araştırma dahilinde 5 fabrika ziyaret edilmiş ve 27 işçiyle yarı yapılandırmış soru formu kullanılarak, yüz yüze derinlemesine görüşmeler yapılmıştır.

İş Kazalarının ve Meslek Hastalıklarının Müsebbibi İşçiler Mi?

 Görüşmeci Profilleri

Görüşmecilerin çoÄŸunluÄŸu yerel mevsimlik işçilerden oluÅŸmaktadır. Bununla birlikte Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen gezici mevsimlik işçilerin sayıları da azımsanamayacak düzeydedir. Bunun sebebi, tuÄŸla sektöründe üretimin mevsimsel karaktere sahip olmasıdır. Ãœretimin yoÄŸunlaÅŸtığı yaz aylarında önemli derecede gezici mevsimlik iÅŸgücü istihdam edilmektedir. Sahada çocuk işçilerle sıklıkla karşılaşılmasına raÄŸmen görüşme yapılan çocuk işçilerin sayıları sınırlı kalmaktadır, çavuÅŸların müdahaleleri çocuk işçilerle görüşüme yapılamasını olanaksızlaÅŸtırmıştır. Çocuk işçiler de göz önüne alındığında, işçilerin yaÅŸ dağılımı 10 ile 65’li yaÅŸlara kadar geniÅŸ bir aralığı kapsamaktadır.

Çalışma Ortamı

Her şeyden önce işçi sağlığı meselesi kâr ile güvenlik arasındaki bir öncelik meselesidir. Kapitalist birikim rejimi için kâr etmek ön planda iken emekçiler için güvenlik ön plandadır. Sermaye kârını arttırabilmek için üretimin kesintisiz devam etmesini arzular. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini maliyet unsuru olarak gördüğü için bu önlemleri dikkate almaz. Emekçiler ise yaralanmadan, hastalanamadan ve ölmeden evlerine dönmek isterler. Dolayısıyla çalışma ortamını kapsayan, işçilerin sağlını tehdit eden ve güvenliklerini tehlikeye atan yapısal koşullar dikkate alınmalıdır.

Emek yoğun bir yapıya sahip olan tuğla üretiminde, üretimin farklı aşamalarında farklı işçiliklerin iç içe geçtiği bir emek süreci söz konusudur. Üretimin her aşamasında farklı iş kazası ve meslek hastalığı deneyimleri görülmektedir. Bu nedenle üretim sürecinin aşamalarına bakmak gerekmektedir. Tuğla üretim süreci beş aşamalıdır; hammadde hazırlama, kesme ve şekil verme, kurutma, pişirme ve boşaltma/stoklama.

Tuğla üretiminde killi toprak kullanılmakta ve toprağın üretime uygun hale getirilebilmesi için ön işlem gerekmektedir. İlk aşama olan hammadde hazırlama aşamasında makineler yardımıyla istenmeyen taşlar ve çöpler temizlenerek toprak öğütülmektedir. İçerisine su eklenerek hamur haline getirilen killi toprak daha sonra kalıplama ve presleme yöntemleriyle farklı boyut ve ölçülerde kesilerek tuğla şeklini almaktadır. Makinistler, hammadde hazırlama ve şekillendirme aşamalarından sorumlu işçilerdir, çalışma ortamları ise oldukça tozlu ve gürültülüdür.

Åžekil verilen çiÄŸ tuÄŸlalar, kadın ve çocuklardan oluÅŸan bant işçileri tarafından ranza/vagon denilen arabalara yerleÅŸtirilmektedir. ÇiÄŸ tuÄŸlaların sıralandığı arabalar, abacılar tarafından kol gücüyle itilerek doÄŸal kurutma alanlarına taşınmaktadır. Biçimsel özelliklerine göre tuÄŸlaların ağırlıkları yaklaşık olarak 2 kg ile 15k g arasında deÄŸiÅŸmektedir. TuÄŸlaların dizildiÄŸi arabalar ise yaklaşık olarak 250 kg ağırlığındadır ve 250 kg ile 900 kg tuÄŸla alma kapasitesine sahiptir. ÖrneÄŸin ağırlığı 2 kg olan 8,5’luk bir tuÄŸlayla doldurulan araba 120 adet tuÄŸla almaktadır. Bu arabayı iten işçi 490 kg’lık bir ağırlığı itmektedir. Bu ağırlık üretilen tuÄŸlaların özelliklerine göre deÄŸiÅŸmektedir. Aşırı fiziksel güç kullanarak arabaları iten çeken ve gün boyu bantta aynı hareketleri tekrar ederek çalışan işçilerin mesleki kas ve iskelet sistemi hastalıkları yaÅŸamaları kaçınılmazdır: ”TuÄŸlanın her iÅŸi çok zor; arabayı çekiyorsun belin aÄŸrıyor, tuÄŸla diziyorsun kolların uyuÅŸuyor gece aÄŸrıdan yatamıyorsun. Her yer toz, gürültü, sıcak çok zorlanıyoruz ama mecburuz burada çalışmaya baÅŸka çaremiz yok.”

Mevsim koÅŸullarına göre 1-2 gün içerisinde kurutulan tuÄŸların dayanıklı hale gelebilmesi için piÅŸirilmesi gerekmektedir. Arabacıların fırın kapılarına yaklaÅŸtırdığı tuÄŸlalar “istifçi” denilen fırın dolum işçisi tarafından fırın içerisine yerleÅŸtirilmektedir. 23 yıldır tuÄŸla fabrikasında dolum işçisi olarak çalışan görüşmeci çalışma ortamına dair ÅŸunları ifade etmektedir:

Kendimi bildim bileli fırıncı olarak çalışıyorum. Kolay bir meslek deÄŸil, kimseye önermiyorum,  iÅŸimiz çok ağır. Şöyle söyleyeyim 1000 kiÅŸide 1 kiÅŸinin yapabileceÄŸi bir iÅŸ. Çok zor ÅŸartlar altında çalışıyoruz, toz, sıcak, zehir… Fırındaki piÅŸmiÅŸ tuÄŸlayı yükleyiciler boÅŸaltır, onların peÅŸinden biz girip yeniden tuÄŸla doldururuz. 950 derecede piÅŸen tuÄŸla soÄŸuyor ama yine de içerde 70-80 derecelik bir sıcaklık oluyor. Bu sıcaklıkta o kapıyı doldurana kadar içerden çıkamıyorum. İçerisi o kadar sıcak oluyor ki, bu normal bir insanın yapabileceÄŸi bir iÅŸ deÄŸil. Bu bünyesi saÄŸlam olmayan adamın yapabileceÄŸi bir iÅŸ deÄŸil. SaÄŸlık yönünden beslenmeme daha dikkat ediyorum, boÄŸazıma bakıyorum, beslenmene dikkat etmezsen büyük sıkıntı. Koruyucu olarak maske, eldiven, terlik veriyorlar. Normalde bunların yanmaz olması lazım bizim ki yananlardan.

Egemen yaklaşım işçileri koruyucu donanımları kullanmamaları nedeniyle suçlarken, işçiler kendilerine verilen kiÅŸisel koruyucu donanımların çalışma esnasında vücut konforunu saÄŸlayacak kalitede ve koruyucu nitelikte olmadığı için kullanamadıklarını belirtmektedirler. Fırının üst katında düşük teknolojili bir mekanizma kuruludur. Daha az maliyetli olduÄŸu için kullanılan kömür tozu otomatik sobalar aracılığıyla fırının içindeki deliklerden tuÄŸlalara püskürtülerek ateÅŸin hareket etmesi saÄŸlamaktadır. TuÄŸlaların piÅŸirilmesi sürecinde ateÅŸleyiciler istihdam edilmektedir. 1986’dan beri tuÄŸla fabrikasında ateÅŸleyici olarak çalışan görüşmeci ÅŸunları dile getirmiÅŸtir: ”Burası çok gürültülü, tozlu, sıcak ama alışmışız ekmeÄŸimizi böyle kazanmaya. Bu gürültü bana ÅŸarkı söylemiÅŸ gibi geliyor.” PiÅŸen tuÄŸlalar yükleyiciler tarafından bant yardımıyla römorklara yüklenmektedir. Bu süreçte ürünler hem tozlarından temizlenmekte hem de sorunlu olan ürünler ayıklanmaktadır.

Tuğlalar pişip soğuduktan sonra fırınlardan çıkartılabilir, bu da yine en az 2 günü bulur. Fırın sıcakken tuğla alınmaz, fırının soğuması lazım. Fırın içindeki tozu aspiratörlerle çekiyoruz    kanallardan ama sıcağa çözüm bulamıyoruz. Burada çalışma koşulları açısından işi en zor olan    yükleyicilerdir. Yükleyiciler fırın içindeki pişmiş tuğlayı kamyonlara yüklemektedirler, hem     beden gücünü kullanırlar hem de sıcaklık tozla doğrudan muhatap olurlar. Fırın her ne kadar soğutulmaya çalışılsa da bu işçiler bir bakıma 100 dereceyle karşı karşıyadır, fırın içinde ancak 10-15 dakika kalabilirler.

En çok toza maruz kalınan sektörlerin başında tuÄŸla sektörü gelmektedir. Ãœretimin tüm aÅŸamalarında sıklıkla karşılaşılan toz mesleki solunum yolu rahatsızlıklarının yaÅŸanmasının en önemli nedenidir. TaÅŸların kırıldığı ve toprağın öğütüldüğü ilk aÅŸamada oldukça fazla miktarda silis tozu açığa çıkmaktadır. İşçilerin silis tozunu solumaları ciddi derecede tehlikelidir ve ölümcül hastalıklara sebep olabilir. Tozu engellemek için ıslak çalışma yöntemi kullanılmaktadır. Yerlerin ıslatılması, işçilerin yürümekte güçlük çekmesine ve düşme veya yaralanmalarına sebep olabilir. Ancak bunlar işçilere bildirilmesi ve önlem alınması gereken iÅŸ kazaları olarak görülmemektedir. Fabrikalarda uygun havalandırma sistemlerinin kurulması, düzenli toz ölçümlerinin yapılması, işçilere gerekli eÄŸitimlerin yanı sıra kiÅŸisel koruyucu donanımların verilmesi alınması gereken önlemlerden bazılarıdır. Uygulanmayan bu önlemler karşısında işçilerin toza karşı koruyucu önlem olarak geliÅŸtirdikleri pratik ise yoÄŸurt tüketmektir: ”Toz gözlerde kızarıklık yapıyor, çalışanların nefes darlığına, akciÄŸer hastalıklarına neden oluyor. BoÄŸazlarımız doluyor, balgam oluyor. Tozun zararlarına karşı yoÄŸurt yiyoruz ayran içiyoruz, yoÄŸurt antibiyotik yerine geçiyor.”

İş Kazası ve Meslek Hastalığı Deneyimleri

Tuğla fabrikalarında yapılan işler tehlikeli işler sınıfındadır. Çalışma ortamı, bir işçinin sağlığını ve güvenliğini tehdit edebilecek bütün tehlikeleri barındırmaktadır. Dolayısıyla buralarda çalışan işçiler bu tehlikelerin her zaman odağındadır. Vücudun bir uzvunun yaralanması, kırılması veya kopması, traktör çarpması, düşme gibi birçok kazanın yanı sıra ölümlü kazalar da görülmektedir.

Makine dairesinde çalışıyordum orada iş kazası geçirdim. Çalışan bir makine vardı onun çamurunu alayım derken elimdeki demiri uzattım. Demir takılınca makineye dizime vurdu,   yaralandım. Bir de iş kazası geçiren birini gördüm. Arkadaşın biri prese parmağını kıstırdı, parmak kopma derecesine geldi. Hemen ambulansa, jandarmaya haber verdik. Patronlardan bazıları böyle durumları örtbas etmeye kalkıyorlar ama işçi uyanık olursa nerede kaza yaptığını söylüyordu.

Görüşmeci makineyi durdurarak temizlemek yerine, makine çalışırken sı­kışan çamur parçasını temizlemek zorunda kalıyor. Sergilemiş olduğu bu tehlikeli davranış onun dikkatsiz veya umursamaz olmasından değil üretimi seri ve kesintisiz şekilde devam ettirilmesi zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.

Burada en tehlikeli bölüm makine dairesidir, makineler çalıştığı için affı yok, bir yakalarsa  öldürür. Geçen sene burada bir usta kollarını makineye sıkıştırdı, kolları koptu. Uzun zamandır  da burada çalışıyordu bir anlık dalgınlık işte, tazminatını ödedik.

Yönetici olarak çalışan görüşmeci, işçinin bir anlık dalgınlığının iş kazasına neden olduğuna, kazanın gerçekleşmesinde işçinin payı olduğuna dikkat çekmektedir. İşçilerin korunmasız makinelerle çalışmak zorunda bırakılmaları, bedenen kalıcı hasara uğrayan işçinin kazanın izleriyle yaşamını devam ettirmek zorunda kalmasına sebep olmuştur.

İş kazası geçirdim, dişlerim takma, forkliftle kamyonun altına girdim, dişlerim kırıldı. Bu fabrikada bir arkadaşımız başka bir çalışana traktörle vurdu. Şu direk olmasaydı arkadaşı biçtiydi, yani arkadaş öldüydü. Ama bir şey olmadı, traktörün akisi koptu sadece.Yine burada biri elini kıstırmıştı, yaralanmıştı.

Görüşmeci, ilkokul 3. sınıftayken çalışmaya başladığı tuğla fabrikasında yaşadığı ve tanık olduğu iş kazalarını yukarıdaki gibi ifade etmiştir. Görüldüğü gibi, traktör veya forklift gibi araçlar fabrika içinde çarpışma ve kazalara neden olmaktadır.

Press işini yapıyorum, tuğlaları banttan alıyoruz arabalara diziyoruz. Tuğlalara parmak sokmamaya dikkat ediyoruz, tuğla yumuşak olduğu için şekli bozuluyor. Traktörler gidip geliyor      ya ona dikkat etmemiz lazım çünkü tehlikeli olabiliyor. Bazen ranza ve makinelere ellerimiz sıkışabiliyor ama  hiç iş kazası geçirmedim.

Görüşmeci, ranza ve makinelere ellerinin sıkışmasını olaÄŸan bir durum olarak görmekte ve vücudundaki çizik ve kesik gibi ufak yaralanmaları sıradanlaÅŸtırmaktadır. Öyle ki, görüşmeci iÅŸ kazası geçirmedim diyerek bunları iÅŸ kazası olarak dahi görmemektedir. Oysa ki, işçilerin normalleÅŸtirdikleri çiziklerin, kesiklerin, düşme ve çarpma gibi kazaların kaynağında hızlı çalışma temposu ve dar alanlarda çalışmak zorunda kalmaları yatmaktadır. Öyle olduÄŸu için, bir yerlere çarpmaktan vücutlarında çizikler, kesikler ve morluklar oluÅŸmaktadır. TuÄŸla fabrikalarında ölümlü kazalar görülmektedir: ”Ä°ÅŸ kazası geçirmedim, takılmış düşmüşümdür en fazla. Buradaki en büyük iÅŸ kazası ÅŸu fabrikada oldu. Fırında çalışan işçiyi kamyon banta kıstırdı, adam sıkıştığı yerde öldü.” GerçekleÅŸen ölümlü iÅŸ kazası, fırındaki tuÄŸlaların boÅŸaltımında kullanılan bant sistemi ile yükleme yapılan kamyon arasındaki koruyucu mesafenin yetersiz olması ve işçinin tehlikeli ve dar bir alanda çalışmak zorunda kalmasından kaynaklanmaktadır.

Adam emekli olayım diye kendi ayak parmağını kopardı, kendi kafasına tuğla düşüreni, kolunu      prese kaptıranı mı dersin, ölümlü kaza da oldu tabi. Bunu engellemek için sigortalarını yaptık, uyarılar ikazlar yaptık. İşçi dikkat etmezse de rapor tutup emeklilik hakkını tazminatını verdik. İşçiler eldivenmiş maskeymiş bunları katiyen takmıyorlar ama sen yine de takıyormuş gibi yaz. Fabrikada güvenlik önlemi alınıyor gibi gözüküyor ama aslında alınmıyor bakarsan ama sen alınıyor gibi yaz kızım.

1976’dan beri yönetici olarak çalışmış görüşmecinin ifadeleri adeta bir itiraf niteliÄŸindedir. Sermaye iÅŸ kazalarında işçilerin genç, dikkatsiz veya koruyucu ekipman kullanmıyor olmasının da ötesinde, işçilerin bilerek ve isteyerek kendilerine zarar verdiklerini ifade ederek işçiyi suçlayıcı yaklaşımı bir adım daha ileri götürmektedir. Oysa ki işçiler emekli olmak için iÅŸ kazalarına maruz kalmıyorlar, iÅŸverenin tahakkümünde üretimin hızlı bir biçimde devam ettirilebilmesi için hataya zorlanıyorlar, bu ise beraberinde iÅŸ kazasını getiriyor.

Tuğla sektöründe meslek hastalıkları da sıklıkla görülmektedir. Tozdan kaynaklı olarak çalışanlarda solunum fonksiyonlarında gerileme, gırtlak tümörü, silikozis, bronşitin yanı sıra akciğer hastalıkları ve akciğer kanserine bağlı ölümler görülmektedir.

Külün içinde, ateşin içinde, pişmiş kömür tozunun içinde  tuğlayı temizliycen, tuğlanın piştiği yeri temizliycen.  Kireç kokusunu bilir misin, hah onu dörde katla öyle bir koku oluyor orda.   Pişmiş tuğlanın  içinde kalan kömürün o ham şeyi, o işte adamı öldürür. Bunu kamara paklayanlar temizler. Kamara paklayanlardan bir ikisini bayılırken gördüm ben, sonradan da ölenler olduğunu duydum .

Üretim sürecinde solunum yolu hastalıklarıyla karşı karşıya kalan işçilerin; fırın doldurma işinden sorumlu dolum işçisi, fırının ateşlenmesinden sorumlu ateşleyici, pişmiş tuğlaların fırından boşaltılmasından sorumlu yükleyici, fırının temizlenmesinden sorumlu kamara temizlik işçisi ve baca temizliğinden sorumlu bacacı işçiler olduğu görülmüştür.

Makinist olarak çalışıyorum. Yıllardır bu işi yaptığım için duyma kaybı yaşıyorum. Şu an benim sol kulağım hafif duyuyor, % 40-60 duyuyorum. Mesela fırıncılar, onlar kışın  duramazlar. Fırın sıcak, orada çalışanların kemikleri sıcağa alışık olduğu için sürekli kışın         sobanın yanındadırlar. Hava sıfır derece dahi olsa onlar aynı zemheri ayındaymış gibi sürekli üşürler.

Makinelerin yoğun olduğu üretim alanında çalışanlar gürültüye bağlı işitme kayıpları yaşamaktadırlar. Benzer biçimde fırında çalışan işçiler de aşırı sıcağa maruz kaldıkları ısı kaybı yaşamakta ve ısıya karşı aşırı duyarlılık göstermektedirler. Çalışma koşulları nedeniyle edindikleri duyma kaybı veya ısı kaybı gibi birçok meslek hastalıkları yüzünden işçiler yaşamlarının geri kalanını bazı fiziksel fonksiyonlarını yerine getiremeden devam ettirmek zorunda kalmaktadırlar.

Sonuç

Egemen yaklaşımın iş kazalarının temel nedenini işçilerin dikkatsizliği, tehlikeli davranış sergilemeleri, umursamazlıkları biçiminde bireysel işçi hataları olarak görmesine karşın sahadan elde edilen bulgular iş kazalarının kârlılığı önceleyen kapitalist üretim tarzından ve bu çerçevede oluşturulmuş çalışma ortamı, çalışma koşulları ve üretim siyasetinden kaynaklandığı göstermektedir. Dolayısıyla sahadan elde edilen bulgular iş kazalarında işçiyi suçlayıcı egemen yaklaşımı geçersiz kılmaktadır.

İşçilerin iş kazası yaşaması, işyerinde tehlikeli davranış sergilemeleri, tehlikelere ilgisizliklerinden veya umursamaz olmalarından kaynaklan­mıyor, üretimi kesintisiz bir şekilde sürdür­me zorunluluğundan kaynaklanıyor. İşçiler, üretim noktasında işverenin tahakküm ve baskısıyla iş kazası ve meslek hastalıklarına maruz kalıyorlar. Bu sebeple, bireyselden çok sınıfsal bir niteliğe sahip olan iş kazası ve meslek hastalığının esas belirleyicisi üretim noktasındaki emek ve sermaye arasındaki güç ilişkisidir. Çözümü de bu güç ilişkisinde iş kazası ve meslek hastalığına maruz kalmış korumasız olan tarafı güçlendirmekten geçmektedir.

Kaynakça

Aydın, T.Ş. (2015) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Uygulamalarının İş Kazalarının Önlenmesi Açısından İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

ÇSGB (2014), Ulusal Ä°ÅŸ SaÄŸlığı ve GüvenliÄŸi Politika Belgesi – III ve Eylem Planı 2014-2018, Ankara: ÇSGB Ä°ÅŸ SaÄŸlığı ve GüvenliÄŸi Genel Müdürlüğü.

Heinrich, H. W. (1950) Industrial Accident Prevention: A Scientific Approach, New York: McGraw-Hill.

İSİG (2022), Ekim’de 158, 2022 yılının ilk on ayında (304 günde) en az 1521 işçi hayatını kaybetti, http://www.isigmeclisi.org/20788-ekim-de-158-2022-yilinin-ilk-on-ayinda-304-gunde-en-az-1521-akp-l, (Erişim tarihi: 07.10.2022)

TBMM (2010), Madencilik Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu, Ankara: Türkiye Büyük Millet Meclisi.

Temel, E., Çakır, U., Yazar, F.F., (2021) ”Ä°malat Ä°ÅŸletmelerinde Ä°ÅŸ SaÄŸlığı ve Ä°ÅŸ GüvenliÄŸi Ãœzerine Bir AraÅŸtırma: TuÄŸla Fabrikaları ÖrneÄŸi” Karaelmas Ä°ÅŸ SaÄŸlığı ve GüvenliÄŸi Dergisi, 5(2), 133-146.

Tülü, M. (2014) İş Sağlığı Güvenliği Hizmetlerinde İş Sağlığı Güvenliği Profesyonellerinin Algı ve Beklentileri, Uzmanlık Tezi, Ankara: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.

ArÅŸivler