Nail Dertli [1]
TÜİK’e göre Türkiye’de son 25 yılda çalışan çocuk sayısı 1,5 milyon azaldı ve bunun kabaca 1,3 milyonu tarım kaynaklı. Yani azalmanın %85’i tarımdan.[2] Her ne kadar Fişek Vakfı’nın birçok kez dile getirdiği gibi, TÜİK istatistikleri veri derlenme sürecine ilişkin sorunlar nedeniyle azalmayı muhtemelen olduğundan çok daha büyük gösteriyor olsa da azalma hem nicel boyutuyla hem de çalışan çocuklar sorununda yol açtığı nitel değişim nedeniyle son derece önemli. Ve çalışan çocuk sorunuyla ilgilenen herkeste ister istemez aynı soruyu akıllara getiriyor: Bu azalmanın arkasındaki itici güç ne? Bu yazıda tarımda çalışan çocuk sayısındaki azalmanın devletin bu alandaki faaliyetlerinden çok, tarımsal yapılardaki dönüşümle ilişkili olduğunu iddia edeceğim.[3]
Bir Çelişki
1990’lı yılların başında çalışan çocuklar sorunu her ne kadar sanayi sitelerinde özellikle küçük ölçekli işyerlerindeki çocuk işçiler, özellikle çıraklar odaklı olarak gündeme gelmiş olsa da, aslında Türkiye’de çalışan çocukların ana kitlesi (yaklaşık %67’si) tarımda çalışıyordu. Bunların ezici bir çoğunluğu ücretsiz aile işçisiydi. Çalışan çocukların yalnızca %26’sı kentlerde yaşıyordu ve ücret/yevmiye karşılığı çalışan çocuk işçiler, çalışan çocukların üçte birinden azdı (%28). Dolayısıyla 1990’larda Türkiye’de çalışan çocukların ana kitlesini küçük aile üreticiliğinin hakim olduğu kırsal yapılarda, ücretsiz aile işçisi olarak çalıştırılan çocuklar oluşturuyordu.[4] Ancak kentlerden ve gözlerden ırak olan bu kitle, uzun yıllar çalışan çocuklar sorununun odak noktasını oluşturmadı. Uzun süre “turizmi” ve Türkiye’nin “imajını” olumsuz etkilediği düşünülen sokak çocukları kadar bile eylem planlarında kendisine yer bulamadı. Tarımda çalışan çocukların eylem programlarının öncelikli konusu haline gelmesi, tam da çalışan çocuklar arasında tarımda çalışan çocukların ağırlığını kaybetmeye başladığı/kaybettiği döneme denk geldi. Çocuk istihdamında tarımın payı toplam istihdamın üçte birinin altına düşüp, çocuk emeğinin ağırlığı kırlardan kentlere kaydığı dönemde, yani son 15-20 yılda, çocuk emeğiyle mücadelede eylem programlarında tarımın öncelikli bir konuma geldi.
Azalmanın Arkasındaki İtici Güç Ne?
Bir bütün olarak bakıldığında çocuk emeği yazının temel tartışma eksenlerinden biri çocuk emeğinin yaygınlaşmasının ya da azalmasının kaynaklarıdır. Çocuk emeğinin nicel boyutuna ilişkin değerlendirmeler büyük ölçüde, çocuk emeğini besleyen ya da azaltan unsur/ların açıklanmasına odaklanmaktadır. Çalışma mevzuatının ve çocuk işçiliği ile mücadele programlarının etkinliği, üretim sürecindeki teknolojik değişim, zorunlu eğitimin genişlemesi gibi unsurlar çalışan çocukların sayısındaki azalma ya da artışın itici gücü olarak ele alınabilmektedir.
Türkiye’de de, özellikle son dönemde, çocuk istihdamının %23’lerden %4,4’lere gerilediği[5] ve bunun devletin bu alandaki çabalarının bir ürünü olduğu sıkça dile getirilir oldu. Ülkemizde yukarıda vurguladığımız gibi çalışan çocuk sayısındaki azalmanın büyük ölçüde tarım sektöründe gerçekleşmesi ve devletin çalışan çocuklara yönelik faaliyetlerini özellikle son 10-15 yılda gezici tarım işçisi çocuklar özelinde tarım sektörüne yoğunlaştırması bu algıyı güçlendiriyor. Peki tarım sektörü özelinde çalışan çocuk sayısının azalması devletin çocuk işçiliği ile mücadelesinden ve bu alanda izlediği, uyguladığı politikalardan mı kaynaklanıyor? Bu soruyu sadece çocuk emeği ile ilgili mevzuat değişikliklerinin, projelerin, uygulamaların ya da kurumsallaşmaların izini sürerek cevaplayamayız. Çocuk emeğindeki dönüşümü ancak genel iktisadi, sosyal ve siyasal değişimlerle ilişkisi içerisinde kavrayabiliriz.
Türkiye’de tarımsal yapılar son 25 yılda önemli dönüşümler yaşadı. Bu dönüşümler mülksüzleşme, işçileşme, küçük meta üreticilerinin direnme kapasiteleri gibi başlıklar altında çocuk emeğinin kullanım biçimlerini de etkileyen önemli tartışmaların konusu. Ancak tartışmasız bir gerçek bu dönemde tarımsal istihdamın hızlı bir çözülüş yaşadığı. Esas olarak 1998’de başlayan tarımsal istihdamdaki gerilemeyle sadece 10 yıl gibi kısa bir sürede, tarımsal istihdam neredeyse yarı yarıya azaldı. Aynı dönemde de kırsal nüfusta paralel bir gerileme yaşandı.[6]
Türkiye’de tarım sektöründe küçük aile üreticiliğinin yaygınlığı ve tarımsal işgücü ihtiyacının mümkün olduğu ölçüde aile içinden ücretsiz aile işçiliği biçiminde (özellikle çocuk ve kadınlar) karşılanmaya çalışıldığı gözetilirse, tarımsal istihdamdaki bu çözülmenin çocuk istihdamını doğrudan etkilediği açıktır. Grafik 1 ile bu etkiyi görünür kılmaya çalışıyorum. Grafikte TÜİK verilerine göre Türkiye’de tarımsal istihdam ve tarımda çalışan çocuk sayısı gösterilmektedir. Buna göre:
- Tarımda çalışan çocuk sayısı, tarımsal istihdamdaki eğilime uygun bir seyir izlemektedir. Tarımsal istihdam azaldığında çalışan çocuk sayısı da azalmakta, arttıkça artmaktadır. Öyle ki 2012’deki kısa süreli istisnai artışta bile temel seyir aynıdır.
- Tarım sektöründe çocuk istihdamındaki esas azalma 2006 yılı öncesinde gerçekleşmiştir. Tarımda çalışan çocuk sayısındaki azalmanın %92’si 2006 öncesidir. 2006 sonrası yukarı ya da aşağı yönlü hareket görece dar bir bantta gerçekleşmiştir.
Tarımda çalışan çocuk sayısındaki esas azalmanın 2006 öncesine denk gelmesi temel tartışmamız açısından son derece önemli. Çünkü Türkiye’nin ILO’nun çocuk işçiliği ile mücadele programı IPEC’e dahil olmasından 2010’a kadar çalışan çocuklar sorunu çok büyük ölçüde sanayideki çocuk işçiliği ile mücadele odaklı ele alınmıştır. 1992-2005 arasında devletin çocuk işçiliği ile mücadelesinde özellikle sanayideki küçük işyerlerinde çalıştırılan çocuklara yönelik proje ve çalışmalar ağırlıktadır. Tarımda çalışan çocuklar öncelikli değildir. Tarımda çalışan çocuklar 2010’lardan itibaren Türkiye’de çocuk işçiliğine ilişkin tartışmalarda ağırlıklı bir konum elde etmiştir. Hatta Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi İçin Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi’nde (2005-2015) bile öncelik sokak çocuklarındadır. Devletin tarımda çalışan çocuklar sorununu öncelik olarak ele aldığı, bu alana yönelik politika, program ve projeler gerçekleştirdiği dönem tarımda çalışan çocuk sayısındaki azalmanın çok büyük ölçüde gerçekleştiği 2006 sonrasına denk gelmektedir.
Dolayısıyla Türkiye’de tarımda çalışan çocuk sayısındaki azalma devletin çocuk işçiliği ile mücadelesinden ve bu alanda izlediği, uyguladığı politikalardan kaynaklanmıyor, daha çok tarımdaki genel dönüşümün yol açtığı istihdamdaki çözülmenin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
[1] Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Gönülüsü
[2] TÜİK’in çocuk işgücü anketi verilerine göre Türkiye’de tarımda 1994 yılında 1,5 milyon çocuk çalışırken 2019 yılında bu sayı 221 bine geriledi.
[3] Kuşkusuz devletin tarım politikaları dönüşümü yönlendiriyor ama bu politikalar çocuk işçiliği gündemli değil.
[4] Türkiye’nin ILO’nun çocuk emeğinin sınırlandırılmasına ilişkin sözleşmesindeki “child labour” kavramını çocuk emeği yerine “çocuk işçi” olarak çevirmesi de muhtemelen buradan kaynaklanıyordu. Devlet böylece sorumluluklarını kırda ve kentlerde işçi statüsünde çalışan çocuklarla sınırlıyordu.
[5] Bu oranlar gerçek durumu yansıtmaktan uzaktır. TÜİK anketinin yönteminden kaynaklı sorunlar ve devletin çırak/stajyer/kursiyer istihdamı ile çalışan çocuk sayısını perdelemesi başka bir tartışmanın konusu.
[6] Türkiye’de 1990 yılında kırsal nüfus oranı % 41 iken 2012’de % 23’dir. Yasa değişikliği nedeniyle 2016 sonrası izlenemiyor.