Dengeli Beslenme, Dengeli Bilgilenme

                                              

Son yıllarda medyada en sıkça karşılaştığımız konuların başında sanırım beslenme gelir. Gazetelerin, televizyonların vazgeçilmezi olup çıkmıştır beslenme. Uzun süre yerden yere vurulanlar, bir de bakarsınız en popüler yiyecekler arasında sayılmaya başlanır. Yıllarca hakkı yendiği için kendisinden, hatta bu yiyecekten mahrum bırakılanlardan özür bile dilenir. Bu türden yiyecekler saymakla bitmez. Yumurta, margarin, tereyağı başı çekenler arasındadır. Faydalı yiyecekler, zararlı yiyecekler bir bir sıralanır. Elimizdeki gazetelere göz atmaya ne dersiniz. Bakalım okuduğum gazetede, son iki gün içinde sağlık içerikli neler yazılmış çizilmiş. “AZ YİYEN ÇOK YAŞIYOR.” Günde 2500- 3000 kalori yerine 1500- 1900 kalori alanlar 4.5-5 yıl daha fazla yaşıyormuş.” “YORGUNLUĞA KARŞI MAKARNA iyi geliyormuş” “EKMEĞE VEDA HAFIZAYI ZAYIFLATIR.” Oysa ekmeği sofralarımızdan kaldırma yolunda hızla ilerliyorduk. “UFAK DEĞİŞİKLİKLERLE KİLO VERMEK KOLAY.” Yeter ki tabaklarınızı küçültün yada içine konanları azaltın. “KALBİ SAAT GİBİ ÇALIŞTIRAN GIDALAR. Ve gıdalar sıralanıyor. Kuruyemiş, keten tohumu, balık vb.” Haberlerin yanı sıra yemek tarif köşelerini, hafta sonu verilen yemek kitapçıklarını da unutmamak gerek.

Zararlı, faydalı besin tartışmalarının yanı sıra dengeli beslenme terazisi de elden bırakılmaz. Hayati önemi olan on yiyecek, kansere karşı en güçlü bilmem kaç meyve sebze konulu listeler kesilir, mutfaklarda görünür bir yerlere asılır. Kırmızı etten kaçınılır, balık ve tavuğa hücum edilir, bir başka haberde kırmızı etin olmazsa olmazları sıralanır. Omega üç ve altı bakımından zengin balıklar ezberlenir, hiç hoşlanılmasa bile kâse kâse yoğurtlar yenir, sütler içilir, türlü karışımlar kulaktan kulağa yayılır. Sonunda herkes kendi çapında birer beslenme uzmanı olur çıkar.

                                                                                     #

Peki, beslenmesine bu denli özen gösterme eğiliminde olan bir toplum, beyinsel beslenmesi için neler yapar? Doğrusu yanıtlanması çok güç bir soru. Hele de beyinsel beslenmesi bir yana dengeli beslenmesi için nelere dikkat eder acaba? Bilinen bir söz vardır. “Uygar bir insan, günde en az bir gazete, haftada bir dergi, ayda en az bir kitap okumak zorundadır.” Tabii, okuduğu, gazete, dergi ve kitabın içeriği de çok önemli olsa gerek. Bol fotoğraflı albüm gazeteler, dergiler değil kastedilen. Hadi bir yere kadar onları da kabullenelim ama yüzleştiğimiz bazı istatistikler insanın yüzüne tokat gibi inince gerçeğin sanılandan çok daha acı olduğu ortaya çıkıyor. Gazete tirajlarımız malum. Kitap baskı adetleri de biliniyor. Ya okuma gerçeği. İşte çarpıcı bir örnek. Ortalama bir Japon yılda 25, Fransız 16 kitap okuyor, Türkiye’de ise yılda altı kişi bir kitap bitirebiliyorsa, beyinlerimizin değil dengeli beslenmesinden, yeterli besin aldığından bile kuşku duyulur. Daha bunun tiyatrosu var, sineması var, resmi var, karikatürü var, müzesi, gezisi vb. var.

                                                                                     #

Mide merkezli dengeli beslenemeyişin en belirgin dışavurumu kilolar olsa gerek. Zayıf, balık etinde, kilolu, tombul, şişman, obez gibi bir takım tanımlamalarla dile getirmeye çalıştığımız bu durum insanları fazlasıyla rahatsız etmektedir. Özellikle bayanlar, kilo vermek için ne uğraşlara girişirler. Korkarım, beslenmesine harcadığı para ve zamanın çok daha fazlası zayıflama kürlerine gider.

Sizin merakınızı çekti mi bilmiyorum. Doğrusu benim çok merak ettiğim bir konudur. Bugüne değin kaç beyin obeziyle tanıştınız? Sanırım bu soruyu ya hiç yada bir elin parmaklarını geçmez diye yanıtlayacağınıza eminim. En azından ben öyle yanıtlıyorum. Hadi bilgi obezlerinden vazgeçtik. Acaba, insanlar midelerine gösterdikleri özenin yarısını, hatta çok daha azını beyinlerine gösterebilselerdi, dünyanın hali nice olurdu! Hayali bile güzel.

Bilgiye ulaşmanın sayısız yolu var elbet. Ama bilgilenme temeli oluşmayanların, algı antenlerini sürekli açık tutması, araştırmayı, kıyaslamayı, eleştirel düşünmeyi içselleştirmesi, yeterli bilgi alamadığında ise açlık hissetmesi beklenemez. Yaşadığı dünyayı merak etmeyen, az okuyan, az hatta hiç dinlemeyen, çok konuşan, parasal gücüyle estetik ve zarafetin dahi satın alınabileceğini zanneden, yaşam standardı ile yaşam kalitesini buluşturmayı bir türlü beceremeyen tiplerle kuşatılmamız kaçınılmazdır.

* Jeomorfolog Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi,

Tags: , ,

Arşivler