Kentli Hakları Çerçevesinde Kentleşme

                                         

Kent Kavramı

Kentler, özellikle sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan kitlesel üretimin ucuz işgücüne ihtiyacının artması ve eşzamanlı olarak ortaya çıkan ve kırsal kesimde yaşanan çözülmenin etkisiyle yaşanan kitlesel göçlerle genişlemeye başlamışlardır. Bu dönemde önce kentlerin insanların küçük ve ayrıcalıklı bir kısmının yaşadığı alanlar olarak tanımlanması yanlış olmayacaktır. Sanayi devrimini izleyen süreçte yaşanan nüfus hareketleri modern kentlerin ilk hallerini oluşturmuştur. Dar anlamda kentleşme kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması şeklinde tanımlanabilir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hem doğurganlığın yüksek olması, hem de köyden kente nüfus akımlarının güçlü olması kentleşmeyi demografik bir niteliğe büründürmektedir. Oysa gelişmiş ülkelerde doğurganlık eğiliminin azalması nedeniyle kent nüfusu ya kırsaldan beslenmekte ya da ülkeler arası göç hareketleriyle şekillenmektedir. 1950’lerde gelişmekte olan dünya nüfusunun %83’ü 1975’lerde %75’i kırsal alanlarda yaşarken 1990’ların sonunda ise yaklaşık yarısı kırsal alanlarda yaşayacaktır. Aynı eğilim 2020’lerde dünya nüfusunun 2/3’ünün kentlerde yaşayacağını ortaya koymaktadır. Ekonomik büyüme ve kentleşme politikalarında önemli rol oynayan emek, sermaye, donanım ve bilgi dolaşımının yeterli biçimde plan ve programa bağlanamaması bu artışın nedeni olarak kabul edilmektedir1 .

Kentli Hakları ve Kentlileşme

Kentleşme kavramın sadece nüfus hareketlerinin bir sonucu olarak algılanması yanılgılara yol açacaktır. Kentleşme nicel olarak artan nüfus ile birlikte, kentte yaşayan insanların ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan değişmelerine, kentlileşmelerine yol açan bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır2 . Kentlileşme kavramı, kentsel yaşam deneyimi içinde elde edilen bir kültür birikimidir3 . Sosyo-kültürel açıdan kentlileşmenin tanımını, kente göç edenlerin ve kentte yaşayanların, kent toplumunun değer-norm sistemini, kentli insanın düşünme, davranış biçimlerini ve giderek yaşama biçimini benimsemesidir. Kentlileşme, ekonomik ve sosyal olmak üzere iki ana boyutludur. Ekonomik bakımdan kentlileşme kişinin geçimini tamamen kentte ve kente özgü işlerde sağlıyor duruma gelmesiyle gerçekleşir. Sosyal bakımdan kentlileşme ise kente özgü tavır ve davranış biçimlerini benimsemesi ile gerçekleşir.

Kentlileşmenin referans noktası olarak kabul edilebilecek kentli insana ait değerlerin nasıl belirleneceği konusunda kentli hakları kavramını ve bu hakları erişim düzeyini ölçüt olarak kullanmak mümkündür. Kentlilik hakları temel kişilik hakları ve siyasal hakları ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan sonra üçüncü kuşak olarak sayılan dayanışma hakkıyla ilişki içerisinde tanımlandığı gibi, birinci ve ikinci kuşak haklardan bağımsız olmayan ve ancak bu haklar ile birlikte kullanıldığında anlam kazanan haklar olarak da tanımlanmaktadır4 .

En basit haliyle kentlilik hakları, kentlerde yaşayan/bulunan insanlara diğer insan hakları dışında verilen ek bazı haklardır. Belli bir nüfus yoğunluğuna erişmiş insan topluluklarının yaşama hakkına bağlı sağlık, konut, su, enerji, yol, güvenlik, eğlence ve boş zaman değerlendirme gibi haklarının bulunması, kent dolayısıyla elde edilmiş haklar olarak gösterilmektedir. Bu nedenle kentlerde, sanayi ve hizmet sektörü bulunmalı, fiziki altyapısı belli bir seviyede olmalı, evrensel değerler yaşanıyor olmalı, eğitim seviyesi yüksek olmalı, düzenleme ve denetleme kurumları yer almalı ve ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlar karşılanabilir olmalıdır5 . Kentlilik hakları, kentlerde yaşayan insanların hayatlarını insan onuruna yaraşır biçimde sürdürmeleri için zorunludur. Bu hakların sağlıklı işleyişi için dayanışma ve işbirliğini gerekli kılmaktadır. Bireylerin birbirleriyle, bireylerin toplumla ve toplumsal grupların birbirleriyle olan ilişkilerinin yanında devlet/yerel idareyle bireyler arasında oluşan ilişkilerde dayanışma ve işbirliği ilkesinin varlığıysa demokratik ve hak arama özgürlüğüne sahip bireyler ve onları koruyabilecek hukuk kurallarına bağlıdır.

Kentlilik haklarına ilişkin en önemli uluslararası bölgesel belge 2008 tarihinde yenilenen 1992 tarihli Avrupa Kentsel Şartı’dır6 . Avrupa Konseyi tarafından hazırlanıp, üyelerince onaylanan Şart çerçevesinde, Avrupa Konseyi’nin kentsel politikalarından yola çıkılarak oluşturulmuş ve dört temel konuya ağırlık verilmiştir. Bunlar sırasıyla, fiziki kentsel çevrenin iyileştirilmesi, mevcut konut stokunun iyileştirilmesi, yerleşmelerde sosyal ve kültürel olanakların yaratılması, toplumsal kalkınma ve halk katılımının özendirilmesidir. Belge, kentlerin ekonomik gelişimlerini gözetirken, kent sakinlerini güvence altına almayı, bir taraftan da kenti korumayı amaçlayan, güvenlik, sağlıklı çevre, istihdam, sağlık, barınma, hareketlilik, kaliteli mimari, çok kültürlü yaşam, spor ve boş zamanın değerlendirilmesi, katılımcılık, ekonomik gelişim, sürdürülebilir gelişim, eşitlik, kültürel gelişim gibi hakları içeren 20 maddelik7 bir bildiri ve 13 maddelik8 bir şartı içermektedir. Bu hakları devletlerin kentli insanlara sağlaması gereken haklar olarak kabul etmenin yanında, kentli insanın da bu hakları talep edecek ve bunları kullanabilecek insan olduğunu söylemek mümkündür.

Şehre yeni göç etmiş kişilerin, kentlileşmiş kişilerle aralarındaki farkı kapatabilmeleri için de kentli haklarından azami ölçüde faydalanmaları gerekmektedir. Aksi takdirde kırsaldan kente göç edenler, başlangıçta daha iyi bir ortamla karşılaştıkları için memnun olacaklar, fakat önceden kentlileşenlerle aralarındaki uçurum devam ettikçe mutsuzlaşacaktırlar. İyi bir eğitimin sağlanamaması, iş olanaklarının kısıtlılığı, altyapı ve mimari açıdan yetersiz barınma imkânları, kısıtlı ulaşım ve dolayısıyla dolaşım imkânları, kültürel hayattan dışlanma, maddi imkânsızlıklar, bu olumsuzlukları gidermek için gereken eşitlikçi ortamın eksikliği ve yeterli önlemlerin zamanında alınamaması bu kişileri sosyal dışlanma olgusuyla baş başa bırakabilmektedir. Sosyal dışlanma neticesinde kent hayatının dışında kalan kişiler, kentlileşme olgusunun dışında kalmakta, geleneksel yapıların sürdüğü mahalle yapılarının içinde, dışarıya çıkmadan hayatlarını sürdürmektedirler. Bu bütünleşme sorununun özellikle kente sonradan göç eden çocuklar için risk oluşturduğunu söylemek mümkündür. Başlangıçta kentli haklarından mahrum kalan bu çocukların, kent yaşamının gereklerine karşı bir refleks geliştirmeleri ve bu karşı duruşun toplum hayatını olumsuz etkileyecek davranışlara dönüşmesi mümkün görünmektedir9 . Kentleşme ile ilgili sorunların suç oranlarının yükselmesine neden olduğu görüşüne itiraz eden yaklaşımlar da vardır10. Esas nedenin işsizlik, yoksulluk, hatta küreselleşme olduğu yönünde görüşler bulunsa da kentli hakları kavramının geniş kapsamı düşünüldüğünde bu olguları zaten içerdiğini ve insana verilen değerin bir ölçütü olarak kabul edilebileceklerini de söylemek mümkündür. Rasyonel yaklaşım, bireysel ve toplumsal çıkarlar uyumlulaştırılarak, nitelikli eğitim, sağlık ve iş güvencesi başta olmak üzere kentli haklarının tüm bireyler için eşit fırsatlar yaratacak biçimde sağlanması konusunda olumlu adımlar atılarak, bütünleşme sorununun aşılabilmesidir.

Kişinin kentli haklarının faydalanamamasının, geleneksellikten modernliğe doğru ilerleyen çizgiyi izleyememesine sebep olacağını söylemek mümkündür. Kentle ilgili ilk dönem araştırmalarına bakıldığı zaman daha çok geleneksel modern ekseni üzerine kurgulandıkları gözlemlenmektedir. Kente gelen kırsal kesim insanının giderek gelenekselden moderne doğru değişeceği vurgulanmış, bu çerçevede de, “kentsel bütünleşme” ve “kentsel uyum” önemli kavramlar olarak değerlendirilmiştir. Kentler romantik bir bakış açısıyla “aydınlanmanın kaleleri”11 olarak kabul edilmiştir. Kendine özgü yaşam koşullarıyla kentler, kırsal alanlardan farklılık göstermektedir.

Kentlerin büyüklüğü, yoğunluğu ve heterojen yapısı kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini, mekânsal yakınlığa rağmen, kısa ömürlü ve yüzeysel bir hale getirmiştir. Ayrıca ilişkiler daha çıkarcı bir hal almıştır. Kent toplumları, heterojen, kan bağına dayalı akrabalık ilişkilerinden uzaklaşarak, mesleki örgütlenmelerin ön plana çıktığı, sosyal baskı mekanizmasının sınırlandığı, bireyin “ben” olarak toplumsal ilişkilerde yer aldığı örgütlü toplumlardır. Fakat kentlerin giderek yığınlar halinde kalabalıklaşması, beraberinde bir kentin bölümleri/mahalleleri arasında mesleki olmayan ayrımları da kaçınılmaz kılmıştır. Başlangıçta, kentsel hayatın, kişiyi bireyleştireceği ve bunun da doğal bağları kıracağı yönündeki görüş, kişilerin tamamının kentin nimetlerinin/kentli haklarından eşit ölçüde faydalanamaması ve aynı yerden göç edenlerin, bir korunma güdüsü ile, kentin aynı yerlerinde toplanmaya başlaması ile değişmiştir. Bu anlamda kentleşme bir taraftan ayrışmayı ve farklılaşmayı derinleştirirken, bir taraftan da yeni bir tür hemşericilik ya da sınıfsal bütünleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Bunun sonucunda kentlilik algısı kişiden kişiye değişken bir hal almıştır12. Kentli haklarına erişimdeki farklılıklar bu ayrışmanın kuşaktan kuşağa derinleşmesine ve farklılaşmanın kurumsal bir yapı haline gelmesine neden olmaktadır. Yani farklı bölgelere toplanan aynı yörelerin insanları, kendi ekonomik ve sosyal yapılarını oluşturmakta ve bu yapının devam etmesi çıkarlarına hizmet ettiği sürece bu yapıyı korumaya ve kullanmaya devam etmektedirler. Hemşerilik bağlarına dayanarak geliştirilen aidiyet, yeni yerleşilen kente uyumu kolaylaştırdığı gibi aile, akraba ve yöresel bağların zayıflamasını engellemekte, memlekete ait değerlerin yeniden üretilmesine neden olmaktadır; başka bir ifade ile gelenekle olan bağın devamını sağlamaktadır. Aynı zamanda bu yapının, yani sosyal sermayenin, dışlanma olgusunun kişiler üzerinde yaratacağı sosyal sıkıntıları ortadan kaldırmada önemli bir dayanışma mekanizması olduğunu belirten görüşlerde bulunsa da bu durum gelenekselden moderne doğru geçişi durdurmakta, bireyler geleneksellik ile modernlik arasında bir noktada kalmaktadırlar13.

Sonuç olarak sadece kentleşmenin, bireylerin kentlileşmesini sağlamakta yani, bireylerin kentli hakları olarak tanımlanan haklara erişimini sağlamakta yetersiz kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. İnsana verilen değerin yetersizliği, bireylerin geleneksel yapılara sığınmalarına ve bu yapıların modern kent ortamlarında kendilerini yeniden üretmeleri ve korumaları neden olmaktadır.

Dipnotlar

  1. Ercan Tatlıdil, Kent ve Kentli Kimliği; İzmir Örneği, Ege Akademik Bakış, 2009, s.3, eab.ege.edu.tr/pdf/9_1/C9-S1-M18.pdf.
  2. Nail Yılmaz, Farklılaştıran Ve Ayrıştıran Bir Mekanizma Olarak Kentleşme, s. 252, iibf.kocaeli.edu.tr/ceko/ssk/kitap48/08.pdf.
  3. Tatlıdil, s.8.
  4. Fahrettin ÖNDER, Kentli Hakları ve Yerel Siyaset – II, Yerel Siyaset, 2008, s. 61 http://www.yerelsiyaset.com/pdf/haziran2008/12.pdf
  5. Önder, a.k., s. 60
  6. The European Urban Charter, http://sustainable-cities.eu/upload/pdf_ files/URBAN_CHARTER_EN.pdf.
  7. Bildiride sayılan haklar şunlardır; 1. Güvenlik, 2. Kirletilmemiş, sağlıklı bir çevre, 3. İstihdam, 4. Konut, 5. Dolaşım, 6. Sağlık, 7. Spor ve dinlence, 8. Kültür, 9. Kültürlerarası kaynaşma, 10. Kaliteli bir mimarive fiziksel çevre, 11. İşlevlerin uyumu, 12. Katılım, 13. Ekonomik kalkınma, 14. Sürdürülebilir kalkınma, 15. Mal ve hizmetler, 16. Doğal zenginlikler ve kaynaklar, 17. Kişisel bütünlük, 18. Belediyeler arası işbirliği, 19. Finansal yapı ve mekanizmalar, 20. Eşitlik.
  8. Şartta sayılan haklar şunlardır; 1. Ulaşım ve dolaşım, 2. Kentlerde çevre ve doğa, 3. Kentlerin fiziki, yapıları, 4. Tarihi kentsel yapı mirası, 5. Konut, 6. Kent güvenliğinin sağlanması ve suçların önlenmesi, 7. Kentlerdeki özürlü ve sosyo-ekonomik bakımdan engelliler, 8. Kentsel alanlarda spor ve boş zamanları değerlendirme, 9. Yerleşimlerde kültür, 10. Yerleşimlerde kültürler arası kaynaşma, 11. Kentlerde sağlık, 12. Halk katılımı, kent yönetimi ve kent planlaması, 13. Kentlerde ekonomik kalkınma.
  9. Mevlüt Karabıçak, Nihat Altuntepe, Sürdürülebilir Kentleşme ve Yerel Siyaset, Yerel Siyaset, 2007, s. 30, http://www.yerelsiyaset.com/pdf/ haziran2007/4.pdf.
  10. Alan Gilbert, Urbanization and Security, s.16, http://www.wilsoncenter. org/topics/pubs/ACF1C7.pdf.
  11. Yılmaz, s.256.
  12. Yılmaz, s. 256 – 257.
  13. Yılmaz, s.258.

Yararlanılan Kaynaklar:

GILBERT Alan, (1999) Urbanization and Security, http://www.wilsoncenter.org/topics/pubs/ACF1C7.pdf.

KARABIÇAK Mevlüt, Nihat Altuntepe, (2007), Sürdürülebilir Kentleşme ve Yerel Siyaset, Yerel Siyaset, http://www.yerelsiyaset.com/pdf/ haziran2007/4.pdf.

ÖNDER Fahrettin, (2008), Kentli Hakları ve Yerel Siyaset – II, Yerel Siyaset, http://www.yerelsiyaset.com/pdf/haziran2008/12.pdf.

TATLIDİL Ercan, (2009), Kent ve Kentli Kimliği; İzmir Örneği, Ege Akademik Bakış, eab.ege.edu.tr/pdf/9_1/C9-S1-M18.pdf.

The European Urban Charter, (1992), http://sustainable-cities.eu/upload/pdf_files/URBAN_CHARTER_EN.pdf.

YILMAZ Nail, (2006), Farklılaştıran Ve Ayrıştıran Bir Mekanizma Olarak Kentleşme, iibf.kocaeli.edu.tr/ceko/ssk/kitap48/08.pdf.

* Büyüteç Editörü, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı

** Ankara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü Doktora Öğrencisi – Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Güvenlik Uzman Yardımcısı

Tags: , , ,

Arşivler