Mesleki Deneyimler Işığında Sağlıkta Dönüşüm ve Ebelik Mesleği

 

Yaş Büyüterek Ebe Okuluna Kayıt

Ebelik mesleğinin her kademesinde görev yaptım. Öğrenciliğimden başlayarak bu mesleğe nasıl girdiğimi paylaşmak istiyorum.

Köyümüzde ortaokul olmadığı için yatılı okulda okumak zorundaydım. Ailemin şehirde ev tutması ve beni okutması maddi olarak imkânsızdı. Kız çocuğu olmam bu imkânsızlığı pekiştiriyordu. Çorum’da ebe okulu açıldı müjdesini ilkokul öğretmenim söylediği zaman bütün kız arkadaşlarımla birlikte sevinçten eteklerimiz zil çalıyordu. İlkokula erken başlamıştım. İçimde durdurulamaz bir okuma isteği vardı. Ancak, ebe okulunda okumak için yaşım tutmuyordu. Yaşımın büyütülmesi için aile içinde büyük bir mücadele verdim. Babam bir türlü ikna olmuyordu. Artık okuyamayacağım diye üzüntüden, belki de beden dili olarak okumak isteğime ilgi çekmek için olmalı, yemek yememeye başladım, zayıfladım. Sağlığım bozulmaya başlayınca babam artık kararımın kesin olduğunu anladı ve yaşımın büyütülmesine izin verdi.

Babam izin verdi ama benim için mahkeme ayrı bir macera oldu. Çok fazla giysim yoktu. Mahkemeye düzgün gitmek gerekirdi. Hâkimin karşısına çıkacaktım. Bu kez giyecek bir şeyler araştırmaya başladım. Köyde artist lakaplı Sultan Teyze’den yüksek topuk ayakkabı istedim. Sultan Teyze köydeki kadınlardan farklı yaşıyordu. Kadınlar arasında “Bizim artist gözüne sürme çekiyormuş.” diye dedikodu ederlerdi. Zengin değildi ama köye her yeniliği o getirirdi. Memelerim henüz yeterince çıkmamıştı. Sultan Teyze bana pamuktan meme de yaptı. Ben utanınca birlikte güldük. “Utanma kız bak benim de var hem de daha büyük.” dedi. Evlenmek için değil, okumak için yaşımı büyütmek istediğime hâkim ikna olmuş olmalı ki şahit ifadesine güvenerek beni üç yaş büyüttü. Bu kadar mücadeleden sonra sınavı kazanmak zorundaydım.

Ebe Okulunda Bitlenme

O tarihte köyümüzde elektrik de yoktu. Lamba ışığında ders çalışıyordum. Babam, “Sen şanslısın. Ağabeyin çıra ve idare (şişesi olmayan gaz lambası) ışığında çalıştı.” derdi. Emeğimin karşılığını aldım, sınavı kazandım. O gün sanki yeniden doğmuştum. Nüfus kâğıdımda 15, kendim 12 yaşımda Çorum Ebe Okulu’na başladım. Sınıfın en küçüğü bendim. Okul yeni açılmıştı. Faaliyete geçinceye kadar epey zorluk çektik. Yıkanamıyorduk. Okulun bütün öğrencileri bitlendik. Talim hemşiremizin herkesin saçını ilaçlayacağı okula yayılmıştı. Ayıp olacak diye teneffüslerde ve dersten sonra samimi arkadaşlarla tuvalette birbirimizin saçındaki bit ve sirkeleri temizliyorduk. Öğretmenlerimizden utanıyorduk. Talim hemşiremiz bir gün hepimizi topladı. Hepimizin başını bit ilacı ile ilaçladı ve bizi topluca hamama götürdü. İlaç bazı arkadaşların yüzünü yakmıştı. O gün de çok utanmıştım. Sanki herkes bizim bitlendiğimizi biliyor ve bize bakıyormuş gibi hissettim. Okul şehir merkezine oldukça uzaktı. Küçük yer, herkes durup bize bakıyordu. Ancak altı ay sonra işler yoluna girdi. Bir daha da bitlenmedik. Başka okullardaki durum da bizim okuldan farklı değilmiş.

Devlet/Tazminat Korkusu ve Okul Birinciliği

Üçüncü senenin sonunda okul birincisi olduğum için yine yatılı sağlık meslek lisesinde okumaya hak kazandım. Babam bu kez “Ankara büyük şehir masraflı olur, okul masrafını karşılayamam.” demez mi? Okul müdürüne babamı ikna etmesi için rica ettim. Müdür babamı çağırdı. “Amca göndermezsen devlete tazminat ödersin.” dedi. Her zamanki gibi devletin ağırlığından korkulurdu. Ben de “Baba araştırdım, okul biraz para veriyormuş. Ben aileden para istemeyeceğim.” dedim ve yine ikna oldu. Babam aydın bir insandı ama gerçekten imkânının olmadığını çok sonra anladım. Ankara’ya geldim. Ankara Doğumevi Sağlık Meslek Lisesi’ni de birincilikle bitirdim.

Her iki ebelik okulunda da mezun olmamız için belli sayıda doğum yaptırmak zorunluluğu vardı. Ama şimdiki gibi yeterli eğitim araç gereci yoktu. Teorik eğitimden sonra fantomda uygulama yapamıyorduk. Sınama yanılma yoluyla öğreniyorduk. Ankara Zekai Tahir Burak Doğumevi ebelik mesleğime başladığım ilk yer oldu. Meslek yaşamın boyunca, Sağlık Bakanlığı’na bağlı pek çok il ve ilçelerde çalıştım. Bu sırada yaklaşık, 5000 doğum yaptırdım.

 

Anne Ölümleri ve Nitelikli Sağlık Hizmeti

Ben, ana ve çocuk sağlığı konusunda kadın ve çocuklar ölmesin diye çabalarken 1975 yılında bir kadın doğum doktoru doğurmak istemeyen ablamı “Kadın hastalıkların iyileşir.” diyerek doğuma yönlendirmiş. Ablam dördüncü doğumunu hastanede yaparken atoni kanamasından 29 yaşında öldü. Ablamın ölümü yaşamımı çok kötü etkiledi. Uzun süre etkisinden kurtulamadım. Meslekte hiç yorulmadığım kadar yorulup üzüldüm. Köyümüz 120 haneydi. Birbirine yakın yıllarda bu küçücük köyde benim bildiğim kadarıyla ablam altıncı anne ölümüydü.

Yine çalıştığım doğumevlerinden birisinde de anne ölümü çok sık oluyordu. Geçmiş yıllarda yaşadıklarım, nitelikli sağlık hizmeti verilmemesinin anne ölümlerinde ne kadar önemli payı olduğunu gösteren kanıtlardı. Yapılan bilimsel çalışmalar anne ölümlerinin yüzde 90’ının önlenebilir nedenlerden olduğunu göstermektedir. Her üç anne ölümünden ikisinin mevcut koşullarda, dörtte birinin de ileri hizmet koşullarında önlenebilir olduğu araştırmalarla belirlenmiştir (Akın ve Mıhçıokur, 2000). Ancak çalışma yaşamımın başında sağlık konusunda nitelikten çok anlamadığımı, nitelikli hizmetin ne olduğunu öğrendiğim zaman fark ettim. O yıllarda okullarda da nitelikli hizmetle ilgili bilgi verilmezdi. Ablamın ölümünden sonra daha çok okumalıyım, kadın ve çocuk sağlığı ile ilgili çalışmalıyım, kadınlar ve çocuklar ölmemeli düşüncem perçinleşti. Aslında, meslek yaşamım boyunca bilmeden hep nitelik üzerinde çalıştığımı fark ettim. Olayların nedenini sürekli olarak araştırır ve problem çözmeye odaklanırdım. Okuma isteğim devam etti. Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü’nde gelişimimi sürdürdüm. Sağlık Bakanlığı’nın ulusal ve uluslararası pek çok projesinde sorumluluk aldım ve hizmetiçi eğitimlerde eğitimci olarak görev yaptım.

Yüksel Lisans ve Doktora

Yüksek lisans ve doktora yapabilmem için Ankara Üniversitesi’nde Lisans Tamamlama Bölümünü bitirdim. Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında, Halk Sağlığı yüksek lisansı yaptım. Ancak ana bilim dalı, hekim olmayanları doktora programına almadığı için gönüllü öğrenci olarak doktora programına başladım. Oysa daha önce tanıdığım hekim olmayan kişiler doktora yapmışlardı orada. Çok fazla ders kredim olduğu halde kabul edilmedim. Üstelik on sene boyunca, anabilim dalının işbirliği ile yürütülen Çubuk Eğitim ve Araştırma Sağlık Grup Başkanlığı’nda çalıştığımı da biliyorlardı. Bu benim için önemli bir hayal kırıklığı oldu ama doktora derecemi Hacette Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nde tamamladım.

 

AIDS Hastalarını Kovan Sağlık Müdürü

Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra sahada çalıştığım 30 yılın 20 yılında birinci basamakta görev yaptım. Çankırı Sağlık Müdürlüğü ve Çubuk Sağlık Grup Başkanlığı’nda hemşirelerin ve ebelerin hizmet içi eğitimi ve denetiminden sorumlu idim.   Çankırı’da çalıştığım zaman, sürgün bir sağlık müdürü gelmişti. Ben de birkaç ay önce tayin olmuştum. İldeki tüm ebe ve hemşirelere hizmet içi eğitim vermek istediğimi belirttim. Eğitimle ilgili tüm imkânları sağladı ve tüm personel eğitildi. Bir gün sağlık müdürü de bizimle denetime gelmek istedi. Sağlık memuru “Burada çok tatlı bir su var efendim.” dedi. Sağlık müdürü de “Mutlaka bir şeyler karışıyordur.” diyerek hemen sudan numune almasını söyledi. Sonucu merakla bekliyorduk. Evet,  100 ml. suda 500’den fazla e-koli olduğunu öğrendik. Önceki sağlık müdürü ilginçti. Bir gün ekip olarak hizmetle ilgili isteklerimiz için odasında bulunduğumuzda odacı içeri girerek “Efendim bir kadın sizinle görüşmek istiyor.” dedi. Kadın içeri alındığında, hayat kadını olduğunu söyleyerek, iş yerlerinin eksikler nedeniyle kapalı olduğu için çalışamadığını ama artık eksiklikler tamamlandığı için açılması için yardım istedi. Sağlık müdürü “Bunlar Allah’ın cezaları ve ülkenin baş belaları.” diye aşağılayarak kadını odadan kovdu. Kadın olarak çok üzülmüş ve yapılan muameleden utanmıştım. Yine Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nda çalışırken bir yazı imzalatmaya müdür yardımcısının odasına gitmiştim. O sırada odaya iki kadın girdi. AIDS hastası olduklarını ve tedavileri için maddi imkânlarının olmadığını bildirmek için geldiklerini söylediler. O da aynı şekilde kadınları odadan kovmuştu. Bize de bunları “Allah cezalandırıyor.” demişti. Farklı yönetici tipleri gördüm böyle, ne diyelim?

Çubuk’ta Bütünsel Sağlık Hizmeti ve Aile Planlaması

Çubuk’ta Başkanlık ekibi olarak, hekim dışı sağlık personelinin hizmet içi eğitimi için ebe ile birlikte her gün 6-7 ev ziyareti yapıyorduk. Bu ziyaretlerde, hem ebenin göstermek istediği riskli grupları görmek (gebe, bebek ve çocuk izlemi) hem de işbaşı eğitimi ile ebenin bilgi becerisini artırmakla yükümlüydük. Aslında verilen hizmeti de denetliyorduk. Her gün sağlık ocakları ve sağlık evleri ziyaretlerine gidiyorduk. O dönemde 12.01.1961 tarihli 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Kanunu’na göre, ebe köylerde sağlık hizmetinden sorumlu sağlık personeliydi. 3000-3500 nüfusun sağlığından sorumluydu. Ebelerin verdikleri hizmetler arasında şunlar yer alıyordu: Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği izlem sayılarına göre 15-49 yaş kadınları, gebeleri, lohusaları, 0-6 yaş grubu çocukları düzenli olarak izlemek; aşılarına zamanında başlamak ve tamamlamak; riskli grupları belirleyerek yönlendirmek ve kronik hastaların takibini de yapmak.

Çubuk Bölgesi bu dönemde aile planlaması konusunda önemli bir başarı yakaladı. 15-49 yaş kadınlar arasında, 1980li yıllarda, aile planlaması yöntemi kullanma hızı yüzde 69, etkili yöntem kullanma hızı %48 oldu (Öztürk, 2019: 143,153). Ancak istatistiklere yansımayan hizmetler de vardı. 15-49 yaş grubu kadınlar için yılda bir kez kansızlık taraması, hemoglobin düzeyi bakılıyordu. Yine 6 aydan büyük bebek ve çocuklar da yılda bir kez aynı amaçla değerlendiriliyordu. Kansızlık varsa tedavisini ocak hekimi planlıyordu. Hizmette bütünsel yaklaşımla, koruyucu hekimlik ve tedavi edici hekimlik bir arada veriliyordu. Koruyucu sağlık hizmetleri olarak aşılama, sağlık bilgisi, yeterli ve dengeli beslenme, aile planlaması vb. konularında sağlık eğitimi yapmak öncelikliydi. Çünkü en ucuz sağlık hizmetinin koruyucu hekimlik hizmetleri olduğu biliniyordu ve gerektiğinde, tedavi edici sağlık hizmetleri birlikte (entegre olarak) sunuluyordu. Ebeler koruyucu sağlık hizmetlerinin en uç noktada olan bekçileriydi. En ücra köylere kadar hizmet ücretsiz olarak sunuluyordu. Sağlık evinde çalışan ebeye, hem sağlık ocağı hekimi hem de sağlık grup başkanlığı eğitim ekibi tarafından bilgi veriliyor ve destekleyici denetim yapılıyordu. Bölgede hizmetleri sunan tüm sağlık çalışanları bir ekibin parçası olarak, ekip üyesi olma bilinciyle çalışıyorduk.

 

Ev Ziyaretleri İle Doğum Kontrolü

Çubuk’ta, eğitim ekibi olarak en uzak sağlık evlerinden birine gitmiştik. Ebe ile birlikte ev ziyareti yaptık. Ertesi gün hemşire arkadaşla birlikte bitlendiğimizi fark ettik. Öğrenciliğimden sonra yine bitlenmiştim! Tekrar aynı sağlık evine gittiğimizde ebe arkadaşımızla bitlendiğimizi paylaşarak “Sen hiç bitlendin mi?” diye sorduğumda, “Bit gelmiyor ama pire sürekli geliyor.” demişti ev halkı. Sonra köyde öğretmenle işbirliği yaptık ve bitlenme konusunda köy halkına eğitim verdik.

Yine bir sağlık evi ziyaretimizde, sağlık ocağı ebesi, riskli, zihinsel özürü de olan bir 15-49 yaş kadını olduğunu ve doktor erkek olduğu için sağlık ocağına rahim içi araç uygulatmak için gelmediğini söyledi. Ebe ile birlikte gittik. Evde karşılaştığımız manzara derin bir yoksulluktu. Eşi yakın köyde çobanlık yapıyormuş. Beş çocuk, hepsi sefil ve saçları sirke dolu. Tahta merdivenle çıkılan bir evde küçük bir pencere vardı. Ortada da teneke bir soba üzerinde simsiyah bir tencere içinde dört parçaya bölünmüş patates. Anlaşılan çocukların öğlen yemeği buydu. Yerde kilim yoktu. Yalnız iki tane minder vardı. Ben o minderleri dizimin altına koyarak el feneri ile kadına rahim içi aracı, biraz zorlanarak da olsa, taktım. Hastane Başhekimimiz Ayşe Akın hocamız rahim içi araç takarken “Standardı bozmayın!” derdi ama sahada bazen standardın dışına çıkmak zorunda kalabiliyorduk böyle. Her olayda olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de kârla zararı tartmamız lazım. Rahim içi araç uygulamamış olsaydık, kadın gelecek ay karşımıza altıncı çocuğunu doğurmak için gebe olarak gelebilirdi. Çünkü böyle vakalarla çok karşılaşmıştım. Ayrıca ev ziyareti yapılmasaydı, kadının sosyo ekonomik ve kültürel durumu hakkında fikrimiz de olamayacaktı.

Başka bir gün, sağlık evlerinin birine görev için gittiğimizde, ebe hanım başka bir köyde kanamalı bir gebe olduğunu söyledi. Birlikte gittik. Büyükçe bir leğenin içinde toprak ısıtılmış ve düşük yapsın diye kadın bu toprağın üzerine çıplak oturtulmuştu. Acilen hastaneye götürmelerini söyledik. Ama köyde araba yoktu. Kadını bizim arabamızla getirmek zorunda kaldık. Ama Sağlık Grup Başkanı o gün görevi tamamlamadığımız için benden savunma istedi!  

Yine Ebe ile birlikte gittiğimiz bir ev ziyaretinde, evde dört küçük çocuk vardı ve yaşları birbirine çok yakındı. Kadına başka çocuk istiyor musun diye sorduk “Hayır.” dedi. “Eşim istedi.” dedi. Eşin nerede diye sorduk. İçerde yatıyor demez mi? Çağırmasını istedik, geldi. Fabrikada işçi olarak çalışıyordu. Aile planlamasını anlatınca adam hiç yüzümüze bakmadan dinledi. Sözünü de tuttu. Ertesi gün eşini aile planlaması için sağlık ocağına getirmişti. Konuşmamız etkili olmuştu. Bunları en uç noktada görev yapan ebenin yaptığı görevin önemini vurgulamak için anlatıyorum. 

 

Sağlık Hizmetine Zarar Veren Sağlık Personeli

Çubuk ilçesine yakın bir köyde su sorunu vardı. Okuryazar oranı düşük ve çocuk sayısı fazlaydı. Bir gün ebe arkadaş kadınları eğitim için sağlık evine toplamıştı. Kadınlardan birisine kaç çocuk doğurdun diye sorduğumuzda yanındaki komşusuna döndü: “Fatma ben kaç çocuk doğurdum?” dedi. Birlikte saydılar, “Dokuz.” dediler. Ölenler sayılmamıştı! Ebe hanım kadına yaşını sordu. Kadın yine “Fatma ben kaç yaşındayım?” diye komşusuna sordu. Bu köy zengin bir köydü. Ancak kadının ve çocuğun erkekler için önemi yoktu. Ebe hanım kadınlara ve çocuklara yazılan reçetenin çoğu zaman alınmamasından yakınıyordu. Ama her düğünde sanatçı getirildiği biliniyordu. Büyük çabalar sonucu köyün su sorunu çözüldü. Sağlık hizmetleri de epeyce yoluna girmişti. Bu kadar özenle yapılan hizmete maalesef zarar veren sağlık personeli de vardır. Bölgede zorunlu hizmet yasası olduktan sonra gelen ve özel muayenehane açan bir kadın doktor ramazan ayında günah diye pek çok kadının rahim içi aracını çıkarmıştı. Aynı kişi hazırladığı el ilanında da şöyle yazıyordu “15 yaşından büyük erkekler muayene olamaz.”. Bu haber basına da yansımıştı.

 

Sağlık Hizmeti Toplumu Tanımayla Başlar

Sağlık hizmeti sunulurken, hizmet sunulan bölgeyi sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan da tanımak ve ona göre hizmet sunmak gerekir. Yukarıda reçete almak yerine düğüne sanatçı getiren köy bu değerlendirmeye güzel bir örnek!  Sağlık hizmeti toplumu her açıdan tanımayla başlar. Tabi ki değişen koşullara göre hizmet sunumunda yenilikler eklenebilir. 1980 yıllarında nüfusun %56,1’i kırsal kesimde yaşıyordu, artık bu oran beşte bir kadar (TÜİK,1927-2012). Kentsel ve kırsal bölgelerde verilecek sağlık hizmetleri de değişen koşullara göre güncellenmesi kaçınılmaz ama kentsel bölgelerdeki yeni yerleşim yerleri, kırsal bölgedeki nüfusa benzer özellikler göstermektedir. Bu nedenle uyarlama özenle yapılmalıdır.

 

 

Ebelik mesleği hem kırsal kesimde hem de kentte ana çocuk sağlığı hizmetlerinde önceliği olan bir meslektir. Bu yazıda, kendimi tanıtma nedenimi açıklamak isterim. Ebelik mesleği ile yoğrulmuş/bütünleşmiş biriyim ve mesleğimi çok seviyorum. Meslek hayatım süresince hep aynı tempoda ve haz alarak çalıştım. Bütün samimiyetimle söyleyebilirim ki dünyaya yeniden gelsem yine aynı mesleği seçerdim. Şimdi 12 yaşında köyde yaşayan bir kız çocuğu olsaydım belki de, okuyamazdım diye düşünüp üzülüyorum. Ben de pek çok kız çocuğu gibi erken yaşta evlendirilir ve evde çocuk doğurmaya mahkûm edilen bir kadın olabilirdim. Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara verdiği haklar sayesinde okudum. Maddi imkânsızlık nedeniyle kadın olarak çok zor koşullarda okuduğum için Ankara’da kendime ait evimi ölümümden sonra kirasını kimsesiz kız çocuklarının okutulması için bağışlayacağımı vasiyetime yazacağım ve kimsesizlerin kimsesizliğine az da olsa katkı sağlamış olacağım. Böylece kadınlarla ilgili son görevimi de yerine getirmiş olacağım. Dilerim zamanla, kız çocuklarının aydın Cumhuriyet kadınları olarak ülkede hak ettikleri yere ulaşabilecekleri gelişmeler azalmadan imkânlar iyileştirilerek sürdürülür.

Sağlık Sisteminde Dönüşüm Sağlığa ve Eşitliğe Zarar Veriyor

Saha Deneyimlerimi paylaşmamın sebebi 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasasının uygulamalarından hareketle “5258 sayılı Aile Hekimliği Uygulama Sistemi” ile meydana gelen değişikliğe dikkati çekmektir. Sağlıkta dönüşüm, hizmet gereksinimlerine yönelik olarak daha iyiye ulaşmak için yapılmalı. Yapılan bilimsel çalışmalar 10 km ve daha uzaktaki sağlık kuruluşlarının daha az kullanıldığını göstermektedir. Çubukta çalışırken hastaneye sevk edilen vakalara neden gitmediklerini sorduğum zaman, genellikle “Uzak, gidemiyorum.” cevabını alırdım. Bu nedenle 224 sayılı Yasa özellikle kırsal kesimde yaşayanlar için ve koruyucu sağlık hizmetlerinin halka ulaştırılmasında çok önemliydi. Sevk sistemi işlemiyor diye eleştiriliyordu. Oysa sevk sistemi Çubuk’ta sağlık ocakları, sağlık evleri, bölge hastanesi arasında çok güzel işliyordu ve sevk edilen vaka ile ilgili sevk eden yere geribildirim de veriliyordu. Bu şekilde ekip üyeleri arasında bilgi paylaşımı yapılıyordu. 2005 yılından beri uygulanan Aile Hekimliği Sisteminde ise sevk sistemi bir türlü oluşturulamadı. Aile hekimi birinci basmakta çözemediği vakaları hastanedeki ilgili bölümlere gitmesini söylüyor. Sevk sistemi ile ilgili bir yenilik getirilemedi. Vakalar sevk formu ile gönderilmiyor. Hastalar kendileri bir kuruluşa başvurmak zorundalar ama bunlar doğru yer mi, kolay ulaşabilecekler mi bilinmiyor. Ayrıca şehirlerde de ulaşım her zaman kolay değil. Aile hekimliği uygulamasında tedavi edici sağlık hizmetleri öncelik verilmektedir. İnanılmaz büyüklükte ve kapasitede yapılan şehir hastanelerinin açılması hizmetlerin bu doğrultuda ilerleyeceğini düşündürmekte (Erkan, 2019).                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      

 

224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası koruyucu hekimlik hizmetleri öncelikliydi. Koruyucu hizmetlerin tedavi edici hizmetlerle birlikte bütünsel olarak ve bir ekip tarafından ücretsiz sunulurdu. Oysa 5258 sayılı yasanın getirdiği Aile Hekimliği Sisteminde tedavi edici hekimlik önceliklidir. Ekip anlayışı ve ulaşılabilirliği sorunludur. Daha da önemlisi, aile hekimliği modelinde kırsal kesimde en uç noktada hizmet veren sağlık elemanı olmadığından bu açığı, bilgisiz ve bilimsel uygulamalara zarar veren “mutabbipler” almaktadır (Güler, 2019). Kırsal kesimde yaşayan insanların sağlığı bu mutatabbiplere bırakılarak sağlık hizmetlerinde eşitlik ilkesi de zedelenmektedir. Koruyucu Sağlık hizmetlerinden olan “halk için sağlık eğitimi” halkın sağlık davranışının olumlu yönde değişmesi ve tutuma dönüşmesi için sürekli olmalıdır. Aile hekimliğinde bu da mümkün görünmemektedir. 224 sayılı yasada belirtilen koruyucu hizmetlerden “halk için sağlık eğitimi ”bütünü ile terk edilmiştir (Güler, 2019). Bunun bir göstergesi olarak aşı karşıtlığında yükseliş gözlemlenmektedir. Aile Hekimliği döneminde, Türkiye’de de çocukluk aşılarını yaptırmayan aile sayısında ciddi artışlar yaşanmıştır. 2011 yılında 183 olan aşı karşıtı kişi sayısı, 2013’te 980, 2017’de ise 23bin olmuştur. Aşı karşıtlığı en çok çocukluk çağının bulaşıcı hastalıkları açısından tehdit oluşturmaktadır (Ceyhan ve Azap, 2019) .

 

Koruyucu sağlık hizmetlerinde riskli gruplara verilen sağlık hizmetinde öncelik ve devamlılık esastır.“224 “sayılı yasada en uç noktada olan ebenin görevleri, “5258” sayılı yasada herhangi bir sağlık personelinin de yapabileceği bir düzeye indirilmiştir.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      

 

 

Kaynakça

  1. Aybaş Güldalı (2019) “Güldalı Aybaş İstanbul Okan Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi. Çalışma Ortamı Dergisi. Sayı :160.
  2. (2000) T.C. Sağlık Bakanlığı, AÇSAP Genel Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı, DSÖ UNFPA (2000) Türkiye’de Hastane Kayıtlarından Anne Ölümleri ve Nedenleri Araştırması, Ankara.
  3. Öztürk, Yusuf (2019). Anılarla Çubuk sağlık ve Araştırma Bölgesi Raporu (1977-2010), 143,153. İnternet erişimi: 16.01.2019.
  4. TÜİK. Türkiye’de Kırsal, Kentsel ve Toplam Nüfusun Yıllara Göre Değişimi (1927- 2012)
  5. Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun Sağlık Bakanlığı,.https://www.saglik.gov.tr/tr,10388/sayisi224–rg-tarihi12011961–rg-sayisi10705-saglik- hizmetlerinin-sosyallestirilmesi-hakkinda-kanun.html. Web erişim.16.04.2019.
  6. Aile hekimliği Kanunu “5258 9.12.2004” heklpot-uygulamasi-hakkinda-kanun&catid=1:yasa&Itemid=28 İnternet erişimi, 18.01.2019.
  7. Erkan, Feyza (2019) “Şehir Hastaneleri”, Çalışma Ortamı Dergisi.Sayı:159: 20-22.

8.Güler, Çağatay (2019) “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun’un Gerekçeleri Kalktı mı?”, Çalışma Ortamı Dergisi, Sayı:159: 30-31.

  1. 8. Temel Sağlık Hizmetleri Uluslararası Konferansı bildirisi (Alma ata)1978 .” Hekimler ve Tabip Odası Yöneticileri İçin Mevzuat” http://www.ttb.org.tr/mevzuat/index.php?option=com_content&view=article&id=521:temel-saik-hmetleruluslararasi-konferansi-bdalma-ata&catid=6:uluslararasylge&Itemid=36,int. Erişim 16.04.2019.
  2. Ceyhan, Mehmet ve Azap, Alpay. (2019) ”Aşı Karşıtlığı Her yıl iki kat artıyor “Güncelleme:14.03.2019 – https://www.haberturk.com/asi-karsitligi-her-yil-iki-kat-artiyor-2403358. İnt. Erişim 16.04.2019.

 

[1] Güldalı Aybaş, Okan Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Fakültesi. Doktor Öğretim Üyesi.

 

Tags: , , , ,

Arşivler