Çıraklık, geçmişi çok eskilere giden kadim bir olgudur. Bu olguyu ifade etmek için kullanılan çıraklık kavramı hiç değişmemişse de, kavrama karşılık gelen olgu tarihsel süreçte bambaşka biçim ve niteliklerde karşımıza çıkıyor. Çıraklık kavramı, herhangi bir somut örnekten bağımsız olarak, bir mesleki eğitim sürecini ve bu süreçteki bilgi, beceri edinme etkinliğini ifade etmektedir. Buna karşın, somut duruma bakıldığında, kavramla hiçbir şekilde örtüşmeyen uygulamaların olduğu görülmektedir. Örneğin çıraklık adı altında çocukların tam zamanlı işçi olarak çalıştırılmaları gibi. O yüzden kavramları mutlaklaştırmadan kullanmaya özen göstermek gerekir. Aksi halde, kavramların uygulamada gizlediği gerçekliği bilerek ya da bilmeyerek meşrulaştırmış oluruz. Bu söylediğimizi iki ayrı çıraklık uygulaması üzerinden somut olarak göstermeye çalışalım.
İlk örnek, 1930’ların sonlarında kamu iktisadi teşekküllerinin bünyesinde açılan çırak okulları ve ikincisi de, kökleri 1970’lerin sonlarına kadar geriye giden günümüz çıraklık sistemi.
Cumhuriyet kurulduktan sonra, 1930’larda devletçi sanayileşme modeliyle birlikte nitelikli işgücü sorunu öncelikli bir hal almıştır. Bu soruna bir çözüm olarak, bu kez, devlet işletmeleri bünyesinde çırak okulları açılmıştır. Bu okullara kabul edilmek bir ayrıcalıktır ve bu ayrıcalığa kurum mensubu işçilerin ya da onların akrabalarının çocukları sahiptir. Bu politikanın arkasında işlerine ve işyerlerine bağlı bir işgücünün kuşaklar boyu yeniden üretimi gibi bir düşünce bulunmaktadır. Bazı okullar, bulundukları yerdeki yetiştirme yurdunda kalan çocuklara da belli bir kontenjan ayırmaktadır. Önceliğe sahip olanlardan boş kalan kontenjanlar sınavla doldurulmaktadır. Bu okullardaki öğrenciler kelimenin hakiki manasında öğrencidir. İlkokul mezunu olanların alındığı bu okullar, ilk iki yılı öğrencilik ve son iki yılı da çıraklık olmak üzere dört yıl sürmektedir. Bu okullara giden çocuklar iki yıl boyunca hiçbir şekilde iş ortamına sokulmamaktadır. Okullarda yalnızca teknik eğitim değil, genel eğitim de verilmektedir. Teknik eğitim, okullarda bulunan bu amaçla oluşturulmuş uygulama bölümlerinde yapılmaktadır. Çıraklık statüsü son iki yılda kazanılmaktadır. Son iki yılda meslek dallarına ayrılarak, iş yerlerinde çıraklık yapmaya başlamaktadırlar. Ancak, çıraklık devresi de kesinlikle bir mesleki-teknik eğitim sürecidir. Bu dönemde, gece çalıştırılmaları, fazla mesai yapmaları, ağır ve tehlikeli işleri görmeleri kesin olarak yasaktır. Okulu bitirince, okulun bağlı olduğu kurumda çalışmaya başlamaktadırlar. Öğrenci statüsünde oldukları ilk iki yıl boyunca cep harçlığı adı altında bir tür burs almaktalar ve çıraklık sürecinde ise bir çıraklık sözleşmesi yapılmakta ve buna uygun olarak ücret almaktadırlar. Ayrıca çıraklık süresi işçi olarak çalışmaya başladıklarında kıdemlerine eklenmektedir. Okullarda spor ve sinema salonları, kütüphane ve müze de bulunuyor. Çırak okulu öğrencileri buralarda düzenli spor yapmakta, film seyredip dünya klasiklerini okumaktadırlar. Giyim, gıda, barınma, kırtasiye, sağlık gereksinimleri de okulun bağlı olduğu kurum tarafından karşılanmaktadır. 1945’den itibaren ağır sanayi yatırımları için hazırlanan planlar geri çekilip, rota tarım ürünleri üreten ve ham madde tedarikçisi olunan bir ekonomik düzenden yana kırılınca, ağır sanayi hamlesini besleyecek olan çırak okulları da hedef haline gelmiştir. Sonuncusu 1986 yılında olmak üzere zaman içinde bir bir kapatılmışlardır (Akpınar, 2006: 66-77).
Bugünkü çıraklık sisteminin kökleri ise 1977 yılında yapılan bir yasaya dayanmaktadır. Dönemin siyasal iktidarı tarafından da açıkça itiraf edildiği gibi, bu yasa ile yoksul çocukların çırak olarak küçük işletmelere gönderilmesi hedeflenmiştir (Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 1977: 126-129). Aslında zaten var olan fiili durum yasal hale getirilmiştir. Yasanın bu dönemde çıkarılmasının nedeni ise, daha öncesinde iş yasasının kapsamının dışında olan küçük işletmelerin 1971’de çıkarılan yeni iş yasası ile kapsama alınmasıdır. İş yasasının getireceği işçilik maliyetlerinden kaçınmak için, küçük işletmeler çıraklığın yasalaşmasını talep etmiş, bu konudaki çalışmalar 1972’de başlamış ve gecikmeli olarak 1977’de tamamlanmıştır.
Bu yasa ile getirilen sisteme göre, çıraklar haftada yalnızca bir gün çırak okuluna gidip, diğer günler işyerlerinde gün boyu çalışmaktadırlar. Çırak okulunda genel eğitim almaktalar ve işyerlerindeki tam zamanlı çalışmaları da mesleki eğitime sayılmaktadır. Çıraklar gece saat 21:00’e kadar çalıştırılabilirler. Tam gün çalışmalarına rağmen çıraklara asgari ücretin yüzde 30’u kadar ücret ödenmekte ve yalnızca iş kazası ve meslek hastalığı sigortası yapılmaktadır. Çıraklığın ilk yılından sonra, işyeri sahipleri çıraklara 1 ay ücretli izin vermekle yükümlüdür. Bu yasa küçük işletmelerin talebi doğrultusunda hazırlanmış olsa da, Bircan, Akpınar ve Çelik’in (1998: 90) yaptığı araştırmaya göre, işverenler ücret, sigorta primi ve ücretsiz izin üçlüsünden şikâyetçidir.
1986 yılında, bugün hala uygulamada olan yeni bir yasa yapılmış ve yasada bugüne kadar da birçok kez değişiklikler yapılmış ama işin özüne dokunulmamıştır. Yürürlükteki yasada yenilikler de yok değildir. Özellikle iki yenilikten söz etmek gerekir. Birincisi, teorik ve pratik eğitim (işyerinde yapılan çalışmanın dışındaki eğitim kastediliyor) mevsime göre özellik arz eden mesleklerde bloklaştırılmış olarak yapılabilir. Bunun Türkçe anlamı, işlerin yoğun olduğu zamanlarda çıraklar çırak okuluna gönderilmeyebilir, işler hafiflediğinde bu şekilde eksik kalan günlerin eğitimi toptan yapılabilir. İkincisi ise, yürürlükteki yasaya göre, çıraklar için iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ödenmektedir. Böylelikle, 1986’da yapılan yeni yasa ve zaman içinde bu yasada yapılan değişikliklerle, işverenlerin ilk yasadan beri dile getirdikleri şikâyetler, biri dışında giderilmiştir. O biri de, bir aylık ücretli izindir. Aslında dolaylı yoldan o da çözülmüş gözüküyor. Çünkü işverenler çıraklara ücret olarak nitelendirilebilecek bir ücret ödemediği için, verdikleri para miktarı hesabıyla ücretli izin maliyetinden de kurtulmuşlardır.
Geçmişte hem Fişek’in (1993) hem de Taşyürek ve Fişek’in (1995) yaptığı saha araştırmaları çırakların çalıştıkları işyerlerinde en temel sağlık ve güvenlik koşullarından bile yoksun bir şekilde çalıştıklarını ortaya koymuştu. Bugün bu durum değişmiş değildir.
Yoksul çocukları çıraklığa göndermek bugün de resmi bir politika olarak yürürlükte bulunuyor (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2017: 59). Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nin Çırak Okulları da, daha çok düşük gelirli ailelerin çocuklarının gittiği okullardı. Bunun başlıca nedeni, çıraklığın iş garantili kestirme bir olmasıydı. Aileler günün koşullarında ve kendi sınıfsal gerçekliklerinde bunu bir çıkış yolu olarak görmekteydiler (Akpınar, 2006: 75).
Bugünkü çıraklar ise, aileleri tarafından hanenin geçimine katkıda bulunmak için mecburen çıraklığa gönderilen yoksul köylü ve işçi çocuklarıdır. Çıraklığı tamamlayıp aynı meslekte hayatını sürdürenlerin sayısı çok az, büyük çoğunluk birkaç yıl çalışıp ayrılıp başka işlerde çalışmaya devam etmektedir. Dolayısıyla, çıraklık, bugünkü koşullarda bir çıkış yolu değil, sınıfsal kimliğin zorunlu bir sonucudur. Çırak çalıştıran küçük işletmeler, faaliyette bulundukları çetin rekabet ortamında, bu işgücünün kendilerini ayakta tutan başlıca kaynaklardan biri olduğunu açıkça ifade ediyorlar (Akpınar ve Gün, 2016).
Kaynaklar
Akpınar Taner (2006), Çocuk Emeği Sorununa Çağdaş Bir Yaklaşım: KİT’lerin Çırak Okulları, Ankara: Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı.
Akpınar Taner and Gün Servet (2016), “Testing the Human Capital Development Model: the Case of Apprenticeships in Turkey”, International Journal of Training and Development, 20(3): 214-223.
Bircan İsmail, Akpınar Aişe ve Çevik İzzet (1998), 21’inci Yüzyıl Türkiye’sinde Çıraklık Eğitimi, Ankara: Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Yayını.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (2017), Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı 2017-2023, Ankara: ÇSGB.
Fişek A. Gürhan (1993), “Çocuk İşçilerin Mediko Sosyal Sorunları Araştırması”, Çalışma Ortamı, Sayı: 8.
Millet Meclisi Tutanak Dergisi (Dönem: 4, Toplantı: 4, 33. Birleşim, 18.1.1977 Salı), 23: 126–9.
Taşyürek Mustafa ve Fişek A. Gürhan (1996), “Çocuk Çalıştıran Küçük İşyerlerinde Çalışma Koşulları Üzerine Bir Araştırma”, Çalışma Ortamı, Sayı 22:15-23.