Gençlik ve Sosyal Sorumluluğun Geleceği

 

Sosyal sorumluluk denince, akla bir çok tanım gelmektedir. Sosyal sorumluluk, bireyin, karşılığında bir çıkar gözetmeksizin, kendi olanakları ölçüsünde toplumda eksik gördüğü konularda çaba harcamasıdır. Kimilerine göre vefa borcunu ödeme, topluma duyarlı olma, muhtaç olanlara yardımda bulunmaktır; kişinin kendi dışındakileri görmesi ve onları gözetmesidir.

Sosyal sorumluluğun, hemen yanı başında bir de “sürdürülebilirlik” kavramından söz edilir. Bu toplumun gördüğünü, elde ettiğini (yani kazanımını) bugün olduğu gibi yarın da görebilmesi ve elde edebilmesi anlamına gelir. Bunun başarılabilmesinin de tek yolu, “gençlerin” buna sahiplenmesidir. Çünkü bunu gelecekte yapacak olanlar onlardır.

O halde, “sosyal sorumluluk” ve “gençlik” kavramlarını birlikte ele almak gerekir. “Yarın da sosyal sorumluluk olacak mı?” sorusunun yanıtını ancak, “Gençlik bu konuda ne düşünüyor?” sorusunun yanıtını aldıktan sonra, verebiliriz.

Gençler bu konuda ne düşünüyor? İşte, bunun yanıtını bulabilmek için 18-25 yaş arasında, Ankara’daki farklı fakültelerde okuyan 22 genç üniversite öğrencisine, “Sosyal Sorumluluk Bilinci” başlıklı bir anket uyguladık. Bu fakülteler, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İletişim Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Tıp Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Fen Fakültesi’ydi. Gençlerin toplumsal yaşamda ne derece etkin olduğunu, sosyal sorumluluğun genç bireylerce nasıl algılandığını ve ne kadar yaşama geçirildiğinin yanıtlarını bulmaya çalıştık. Çoktan seçmeli sisteme alışmış olan gençler açık uçlu soruları görünce “Aa!. Yazmalı anket” deyip, üşendiklerini belirtip sorularımızı yanıtlamadılar. Amacımız, herkes sorumluluk adına kendine nasıl bir rol biçmiş neler yapmış ya da yapmamış bunu öğrenmekti. Nitekim, toplumun en aktif olması gereken kesiminin bu tür faaliyetlere sırt çevirdiğini, internette ya da kantin ve kafelerde çokça zaman geçiren arkadaşlarımızın fırsat bulamadığını ya da önemsemediğini gördük. Bunu, gençlerimizin, milli eğitimin ezberci sistemi ile yetişmesi sonucu özgüvenlerini yitirmelerine; kendine güvenmeyen bir genç kuşağın da sorunlar karşısında ne yapacağını bilemediğine, hatta sorunun varlığını bile algılayamadığına bağladık.

Ankete katılan gençlerin çok az bir bölümü, çok az sürelerle bazı sosyal sorumluluk projelerinde yer almışlar. Ama bu çalışmaların sorumluluğunu üstlenmemişler ve sürdürmemişler. Hatta, “sosyal sorumluluk projelerinden her hangi birinde yer aldınız mı?” sorusuna, “Sosyal sorumluluk projelerine katılmak için başvurduk ama izin (!) verilmediği için katılmadık” gibi hayli garip bir yanıtın yanı sıra, “Hayır yer almadım, böyle bir arayış içinde de değilim” diyenler de oldu.

Her şeyin hazır bir şekilde sunulduğu sistemde, gençlerin araştırmacı ve sorgulayıcı yanları törpülenirken, kişisel çıkarlar ön plana çıkartılıyor. Sistem sorumluluğu “biz”den “ben”e indirgiyor. Her koyun kendi bacağından asılır anlayışı günden güne artıyor. Sorumluluğu, kendinden uzaklaştıran, duyarsızlaştırılan gençlik, bir şeyleri değiştirme gereği ve gücünü kendinde bulamıyor.

Gençler arasında, “sosyal” denildiğinde, “internetteki sosyal paylaşım ağları”nın akla gelmesi, sosyalliğin artık yalnızca sanal ortamlarda yaşam bulduğunun göstergesidir. Sosyal paylaşım ağlarının kullanım sürelerinin bu denli fazla olması, gençleri sanılanın tersine, asosyal bireyler haline getirmektedir. Öyle ki, “en son sosyal içerikli hangi kitabı okudunuz?” sorusuna, aldığımız yanıtlar bir hayli ilgi çekici. Çoğunluk, “sosyal” derken neyin anlatılmak istendiğini ya da okudukları kitapların adlarını sayarak, bu kapsama girip girmediğini bize danıştılar. Zamanlarının büyük bölümünün sözüm ona sosyal paylaşım ağlarında harcayan gençler sosyal kelimesinin anlamını henüz kavrayamamışlar.

Sosyal sorumluluk anlayışı fakülteden fakülteye de farklılık göstermektedir. Çalışma alanları gereği, sosyal konulara eğilen fakültelerde (İletişim fakültesi, eğitim fakültesi vb) gençlerin, zoraki de olsa, bu konuyla daha çok ilgili oldukları görülmüştür. “Üniversitede, toplumsal içerikli hangi toplantılara katıldınız?” sorusuna verilen yanıtlarda bunu rahatlıkla görebilmekteyiz. İletişim fakültesinde not kaygısıyla, eğitim fakültesinde ise yalnızca alanlarına ilişkin konularda bir şeyler yapıldığı görülmektedir. Bu konulara en uzak kalanların tıp fakültesinde okuyanlar olması bir başka sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sorularımızdan biri de çalışan çocuklarla ilgiliydi. Verilen yanıtlardan anlaşılmıştır ki, gençlerin, sanayide ya da tarımda çalışan çocuklarla ilgili herhangi bir etkinlikleri bulunmamaktadır. Kırsal kesimden gelen gençlerin, özellikle geçmişte tarımda çalışmış olanların daha duyarlı oldukları görülmüştür.

Anket sorularımız arasında olan bir başka soru da, üniversitede aradıklarını bulup bulmadıklarıyla ilgiliydi. Bir çok hayalle üniversiteye gelen gençlerin, genel anlamda umduklarını bulamadıklarını gördük. Üniversiteye gelmeden önce, yapmak istediklerinin yaptıklarıyla örtüşmediğini söyleyenler çoğunluğu oluşturmaktaydı. Sosyal alanlarda daha aktif olmayı bekleyen gençler, derslerin yoğunluğundan, bu tür etkinliklerden haberdar olamadıklarından dem vurmaktadırlar.

Anket sonuçlarından da görüldüğü gibi, en büyük sorun gençlerin, sosyal sorumluluk bilincini içselleştirememiş olmalarıdır. Çünkü gençler kendileri olmaya çalışmamakta, yollarını kendi yürekleriyle ve akıllarıyla çizmemektedirler. Sürekli olarak, birileri, onların yerine karar vermektedir. Yaşadıkları ortamlardan, yaptıkları konuşmalara; beğenilerinden, gelecek beklentilerine kadar her şeye ya “geçmişi yaşamakta olan büyükleri” ya da özendikleri “medyatik kişiler” yön vermektedir.

Yine de, anketimizi yanıtlayan gençler arasında, en azından böyle bir ankete yanıt vermiş olma duyarlılığı, bazılarının sınırlı da olsa birkaç projede görev almış olması, üzerinde çalışılabilecek bir malzeme olduğunu göstermektedir. Ancak bu malzemenin işlenmesi ve zenginleştirilmesi gerekmektedir. Örnek alınacak “sosyal sorumluluğunun bilincinde” kişiler ve örnekler, diğer bir deyimle en iyi uygulama örnekleri onlara ulaştırılmalıdır. Onun için yapılması gereken, gençlerin üzerine eğilmek, onların öncelikle “sosyal sorumluluk”larını düşünmelerini sağlamak ve ister ders adına ister boş zamanlarını değerlendirmek adına, bu alandaki çalışmalara bir ucundan katılmalarını sağlamak gerekir.

Gençleri sosyal sorumluluk çalışmalarının içine katmak, bu çalışmaların kendisi kadar önemlidir. Çünkü yarın da bu çalışmaların yapılabilmesinin tek güvencesi, gençlerin bu çalışmaları benimsemesi ve sürdürmeye karar vermesidir.

ANKET SORULARIMIZ ŞÖYLEYDİ :

  1. Sanayide ya da tarımda çalışan çocuklar için ne yaptın? (Niye?)
  2. Hangi toplumsal konuda ne yaptın? (Niye?)
  3. Üniversitelerdeki toplumsal içerikli hangi toplantılara katıldın? (Niye?)
  4. En son, sosyal içerikli hangi kitabı okudun? (Niye?)
  5. Sosyal sorumluluk projelerinden herhangi birinde yer aldın mı? (Niye?)
  6. Üniversiteye gelmeden önce yapmak istediklerinizle, yaptıklarınız birbiriyle örtüşüyor mu? (Niye?)
  7. Ailenizle sosyal sorumluluk adına yaptıklarınızı paylaşıyor musunuz? (Niye?)
  8. İnternet üzerinden sosyal paylaşım ağlarını (facebook, msn, forum ağları vs) kullanıyor musunuz? Ne kadar süre harcıyorsunuz? (Niye?)
  9. Sosyal sorumluluk deyince aklınıza ne geliyor? (Niye?)

ANKETİMİZDEN SEÇME YANITLAR :

Bir Tıp Fakültesi öğrencisi “Sanayide ya da tarımda çalışan çocuklar için ne yaptın?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:

Hiçbir şey yapmadım. Eksikliğini de hissetmedim.

Bir Fen Fakültesi öğrencisi bu soru karşısında diyor ki:

Ben bizzat tarım alanında çalışan bir çocuktum. Aslında benim için yapılan pek bir şey olmadı. Tarım alanında küçükken çalışmış olmam, bu alanda çalışan çocuklarla ilgilenmenin ne denli önemli olduğunu anlamamı sağladı. Ama tarım alanında bir şeyler yapabilmem için, bana hangi ortamlar sağlandı ki.

Bir Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi aynı soru karşısında diyor ki:

Çalışma Psikolojisi dersi için “çocuk işçiliği” konusunda ödev hazırladığım sırada, tarımda çalışan çocuklar üzerine alan araştırması yaptım. Çocuk işçiliği ülkemizde çok yaygındı ve kişilerin bilinçlenmesi gerekiyor. Ödevimi bitirdikten sonra, bu konuda birşeyler yaptım mı diye sorarsanız, maalesef hayır

Bir başka Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi aynı soruyu şöyle yanıtlıyor:

Sanayi kolunda çalışan çocuklar için bir moral gecesi düzenlemiştik. Çalışan ya da çalışmayan çocuklara (kimsesizlere) yardım amacıyla kermes düzenlemiştik. Bu konuyla ilgili başka neler yapılabileceğini açıkçası hiç düşünmedim.

Bir başka Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi diyor ki:

  1. a) Bir şey yapmadım. Kangren olmuş bir parmağı ucundan kesmenin bir çözüm oluşturacağını düşünmüyorum. Topyekun kurtuluş demek olan kökünden kesmek ancak iktidarın gerekli yasal düzenleme, denetim ve uygulamaları ile mümkün olur.
  2. b) Sosyal sorumluluk projelerinden herhangi birinde görev almadım. Çünkü grev, miting, toplantı vb. hareketleri bir sorumluluk bilinci olarak düşünsek de, buradaki anlamı ile sosyal sorumluluk bana bağışçılık, hayır işleri gibi yüzlerce yıldır var olan, elinde olanların, olmayanlara bir teselli ikramiyesi dağıtması veya yarası derin birine afyon verilmesi gibi geldiği için yer almadım.

Bir Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi diyor ki:

  1. Soru : “Üniversiteye gelmeden önce yapmak istediklerinizle, şimdi yaptıklarınız birbiriyle örtüşüyor mu?” Yanıt : Evet örtüşüyor. Üniversiteye gelmeden önce, hiçbir şey yapmamayı düşünüyordum. Şimdi de hiçbir şey yapmıyorum. O yüzden tutarlıyım.
  2. Soru : “İnternet üzerinden sosyal paylaşım ağlarını kullanıyor musunuz?”

Yanıt : Evet. Facebook ve msn kullanıyorum. Özellikle facebook başında günde 3-4 saat harcadığım oluyor. Bu tür sosyal paylaşım ağlarının bağımlılık yarattığını düşünüyorum. Bu kadar uzun süre harcamamın nedenini de bağımlı olmama bağlıyorum.

Bir İletişim Fakültesi öğrencisinin “Ailenizle sosyal sorumluluk adına yaptıklarınızı paylaşıyor musunuz?” sorusuna yanıtı:

Hayır. Çünkü yaptıklarımın yeterli olmadığını biliyorum

Bir Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi bu soru karşısında diyor ki:

Evet paylaşıyorum. Ama, ailem bu konuda benim kadar duyarlı değil. Sadece annem bu konularda yapılması gereken bir çok şey olduğunu ileri sürüyor. Ama gidip gönüllü bir kuruluşta çalışmıyor Bir Hukuk Fakültesi öğrencisi, “Hangi toplumsal konuda ne yaptın?” diye sorulduğunda, diyor ki:

Mültecilerin koşullarının iyileştirilmesiyle ilgili, sosyal yardım düzenlemek, sağlamak, ilgili otoritelerle görüşmek ve etkili olmak üzere çalıştım. Mültecilerle ilgili çalışmaya beni etnik kökenim itti, fakat asıl ilgilenme sebebim “Bir gün hepimiz mülteci olabiliriz” sözünün doğruluğuna inanmam. Elimde olanak varken, onlara yardım etmemem, onların bu durumda olmasına neden olan şey kadar kötüdür

Bir Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi, “Hangi toplumsal konuda ne yaptın?” diye sorulduğunda, diyor ki:

Ben üniversitemin, Avrupa Birliği Projeleri Ofisi’nde gönüllü olarak çalışıyorum. Çevre ve iklim değişikliği alanında aktivist olarak rol aldım. Bunun nedeni, bilgiye ulaşma ve değerlendirme konusunda, toplumun geri kalanına karşı, sorumluluk hissediyor olmam. İklim için gençlik platformunun kuruluşunda ve organizasyonunda yer aldım. Kimsesiz çocuklar yararına yapılan Avrupa Birliği projesinin hazırlanmasında aktif olarak rol aldım. Bunun nedeni, kimsesiz çocukların, toplumda yardımıma en çok ihtiyacı olan kesim olduğunu düşünmem.

* Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğrencisi

** Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğrencisi

(Tablo ve görsellere PDF üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Tags: , ,

Arşivler